Bazı arkadaşlarımdan duyduğum sebeplere yapıyor, icat ediyor gibi laflar aslında Allaha ortak koşma boyutuna kadar ulaşıyor. Çünkü ne olursa olsun Cenab-ı Haktan başkasına hakiki minnettar olmak, başkasını takdir edercesine medhü sena etmek rububiyetin azametine (Cenabı-ı Hakkın bütün kainatı terbiye etmesi)dokunur. Uluhiyetin(ilahlığın) kibriyasına ilişir.
Aslinda sebeplerin tanımı şu şekilde yapılmalıdır; Kudretin izzetini, rububiyyetin haşmetini izhar etmesi için koyulan bir takım vasıtalardır. Çünki ;Cenabı Hak saltanatında şerike muhtaç olmadığı gibi icraatında dahi yardımcılara muhtaç değildir. Onlar Cenabı Hakkın kalem dairesi hükmündedir ki Cenabı Haktan gelen emirlerin tebliğatı o daireden yapılıyor. Mesela yağmurun yağmasında asıl işi gören Cenabı Hakk’ın kudretidir.Perde olarak kullanılan ise buluttur.Çünkü atılmış pamuk gibi olan o bulut bizi tanımaz ,ihtiyacımızı bilmez ,Suyu yüklenip bir yere getirmek , ihtiyacı olan yeri bilip ona göre yağmur yağdırmak …… vs..Bunların hepsi bir şuur belirtisidir. Halbuki bulutta şuur yoktur. Demek ki şuurlu bir varlık tarafından yönlendiriliyorlar.
Yine İnsanların sevab ve günahlarını yazan kiramen katibin meleklerini hepimiz biliyoruz. Aslında orda kaydı tutan Cenabı Haktır. O melekler ise arada bir perdedir. Ta ki Cenabı Hakkın insanların kötü fiilleriyle teması görülmesin. Mesela zina eden, içki içen , kumar oynayan insanın günahını hiçbir perde olmadan Cenabı Hak yazsa o değersiz ,pis,süfli işlerle bi zatihi teması görünür. Bu ise Cenabı Hakkın büyük makamına , ilahlığına yakışmaz.Bir hükümdar bir yemek vereceği zaman inipte mutfakta yemek yapmaz, Çünkü makamına yakışmaz,yemeği yapan aşçısıdır.Yemeği veren asıl iş sahibi hükümdardır. Geçici makamlardaki basit insanlar da bile böyleyse Cenabı Hakkın makamına göre kıyas etmek lazım..
Cenabı Hak hiçbir şeye muhtaç değildir. Hatta sebepleri ve sebeple meydana gelen şeylerde hem sebebleri , hemde sebeple meydana gelen şeylerin ikisinide sona erdirir.Sonra yine hayatlandirır. Demek ki Sebepler de sebeple meydana gelen şeyler gibi aciz ve emre tabidir… Baharda güneş ve güzel havayla birlikte binlerce mevcudatın hayatlanmasını ele alalım , baharda sebep olarak güneşli günün çok olması ,havanın iyi olması, toprağın verimli olması birer sebebtir.Bunlarla meydana gelen meyve ,sebzeler sebebler vasıtasıyla meydana gelen varlıklardır. Kışın bakıyoruz ki yazın mevcut olan yukarıda saydıklarımız yok,,sonraki baharda Cenab-ı Hak tekrar onları kullanıyor..Şafi,rahim ,kerim isimlerine perde yapıyor.
Yine bu sebeplerin konulmasındaki bir hikmet haksız yere olan şikâyetlerin Cenab-ı Hakka gitmesini önlemektir. Kaza sonucu oluşan bir can kaybında ;.Canı alan Cenabı Haktır, aradaki perde ise Azrail a.s.m.ve trafik kazasıdır. .Çünkü trafik kazasında çocuğu vefat eden bir anne işin hakikatine yani kazanın çocuğunun yanlışı yüzünden olduğunu dikkate almayarak ,anneliğin verdiği şefkatle feryatlar ,isyanlar belki Cenab-ı Hakkı tenkit ve ona isyan edebilir.Bu da Cenab-ı Hakkın razı olacağı bir şey değildir.Burada hem kaza ,hemde Azrail a.s.m arada perdedir.Ta ki haksız şekvalar onlara gitsin .
Evet izzet ve azamet isterki esbab, perdedar desti kudret ola aklın nazarında
Aslinda sebeplerin tanımı şu şekilde yapılmalıdır; Kudretin izzetini, rububiyyetin haşmetini izhar etmesi için koyulan bir takım vasıtalardır. Çünki ;Cenabı Hak saltanatında şerike muhtaç olmadığı gibi icraatında dahi yardımcılara muhtaç değildir. Onlar Cenabı Hakkın kalem dairesi hükmündedir ki Cenabı Haktan gelen emirlerin tebliğatı o daireden yapılıyor. Mesela yağmurun yağmasında asıl işi gören Cenabı Hakk’ın kudretidir.Perde olarak kullanılan ise buluttur.Çünkü atılmış pamuk gibi olan o bulut bizi tanımaz ,ihtiyacımızı bilmez ,Suyu yüklenip bir yere getirmek , ihtiyacı olan yeri bilip ona göre yağmur yağdırmak …… vs..Bunların hepsi bir şuur belirtisidir. Halbuki bulutta şuur yoktur. Demek ki şuurlu bir varlık tarafından yönlendiriliyorlar.
Yine İnsanların sevab ve günahlarını yazan kiramen katibin meleklerini hepimiz biliyoruz. Aslında orda kaydı tutan Cenabı Haktır. O melekler ise arada bir perdedir. Ta ki Cenabı Hakkın insanların kötü fiilleriyle teması görülmesin. Mesela zina eden, içki içen , kumar oynayan insanın günahını hiçbir perde olmadan Cenabı Hak yazsa o değersiz ,pis,süfli işlerle bi zatihi teması görünür. Bu ise Cenabı Hakkın büyük makamına , ilahlığına yakışmaz.Bir hükümdar bir yemek vereceği zaman inipte mutfakta yemek yapmaz, Çünkü makamına yakışmaz,yemeği yapan aşçısıdır.Yemeği veren asıl iş sahibi hükümdardır. Geçici makamlardaki basit insanlar da bile böyleyse Cenabı Hakkın makamına göre kıyas etmek lazım..
Cenabı Hak hiçbir şeye muhtaç değildir. Hatta sebepleri ve sebeple meydana gelen şeylerde hem sebebleri , hemde sebeple meydana gelen şeylerin ikisinide sona erdirir.Sonra yine hayatlandirır. Demek ki Sebepler de sebeple meydana gelen şeyler gibi aciz ve emre tabidir… Baharda güneş ve güzel havayla birlikte binlerce mevcudatın hayatlanmasını ele alalım , baharda sebep olarak güneşli günün çok olması ,havanın iyi olması, toprağın verimli olması birer sebebtir.Bunlarla meydana gelen meyve ,sebzeler sebebler vasıtasıyla meydana gelen varlıklardır. Kışın bakıyoruz ki yazın mevcut olan yukarıda saydıklarımız yok,,sonraki baharda Cenab-ı Hak tekrar onları kullanıyor..Şafi,rahim ,kerim isimlerine perde yapıyor.
Yine bu sebeplerin konulmasındaki bir hikmet haksız yere olan şikâyetlerin Cenab-ı Hakka gitmesini önlemektir. Kaza sonucu oluşan bir can kaybında ;.Canı alan Cenabı Haktır, aradaki perde ise Azrail a.s.m.ve trafik kazasıdır. .Çünkü trafik kazasında çocuğu vefat eden bir anne işin hakikatine yani kazanın çocuğunun yanlışı yüzünden olduğunu dikkate almayarak ,anneliğin verdiği şefkatle feryatlar ,isyanlar belki Cenab-ı Hakkı tenkit ve ona isyan edebilir.Bu da Cenab-ı Hakkın razı olacağı bir şey değildir.Burada hem kaza ,hemde Azrail a.s.m arada perdedir.Ta ki haksız şekvalar onlara gitsin .
Evet izzet ve azamet isterki esbab, perdedar desti kudret ola aklın nazarında
Büyüklük ve yücelik isterki sebepler aklın nazarında kudretin perdedarı ola
Tevhid ve celal isterki esbab ellerini çeksinler, tesiri hakikiden
Birlik, büyüklük ister ki sebepler hakiki tesirden (iş görmekten)ellerini çeksinler.