Kurtuluş Savaşı yıllarında öncü kadınlar kermesler yapıyor, rozet satıyor, gerektiğinde kapı kapı dolaşarak cephedeki askerler için eşya topluyorlardı.
Kastamonu Hilal-i Ahmer kadınlarının düzenlediği bir eşya piyangosu ise hafızalarda derin iz bırakan bir yardım etkinliği olmuştur.
Riyazülbenat Okulu’nun üst katında düzenlenen sergiye tam bin 30 parça eşya bağışlanmıştır.
Yoksul bir kadın, eşya piyangosu için vereceği bir şeyi olmadığından yamalı gömlek vermiştir.
Bunu verirken de utancından ağlamıştır.
Sergiyi düzenleyenler yamalı gömleği salonun başköşesine asmışlardır.
Üzerine iki satır bir yazı yazmışlar, diğer eşyalarda bağışlayanın adı bulunduğu halde bu yamalı gömleği veren kadının adı onu utandırmamak için yazılmamıştır.
Bu olay herkesi çok duygulandırmıştır.
Gazeteler; bu bağışı, malı olup da vermeyenlere örnek göstermiştir.
“Asıl onlar ağlasın” diye yazmıştır…
…..
Varlığı paylaşmak kolaydır da yokluğu arttırmak zordur!
Yokluğun içinde ezilir insan; yardım için uzanan elleri tutamamaktan, acıları saramamaktan ve vatanı için katkı sunamamaktan sıkışır yüreği.
Kurtuluş Savaşında gelinliğini cepheye bağışlayan Hatice’nin hikayesini hatırlıyor musunuz?
Her genç kızın gelinlik giymek en büyük hayali iken Hatice gelinliğini kermese bağışlamış, toplanan parayı da cepheye göndermişti. Tıpkı yamalı gömleğini veren isimsiz kahraman gibi.
‘Bir mum, diğer mumu tutuşturmakla ışığından bir şey kaybetmez!’ diyen Mevlana, sanki bu sözünü yokluğuyla ışık saçan Hatice gibi isimler için söylemiş.
Bugün dünya farklı bir savaşın içinde. Koronavirüs ile mücadele ediyor, hayatta kalma savaşı veriyoruz.
Bir anda hayatımıza giren, planlarımıza şekil veren virüsten kurtulmak için birlik ve beraberlik içinde hareket ediyoruz. Kimi ekonomik katkı sunuyor kimi de yeteneklerini üretime çeviriyor.
Ülkemizin her ilinde farklı vefa ekipleri oluştu, evler atölyelere dönüştü, okullar üretim merkezleri oldu ve sağlık çalışanları kendi canlarını unuttu.
Köylümüz hem toprağını ekti kıtlık olmasın diye, hem de atalarından kalma dikiş makinalarının tozunu silip okullara taşıdı üretime katkı sunayım diye. Tıpkı Kurtuluş Savaşının fedakar, cefakar insanları gibi.
‘Harekette birlik olmazsa, fikirdeki birlik faydasızdır.’ derler.
Hareketteki birliği sağlamak için her zaman bir kıvılcım gerekir. İşte 40 yıllık dikiş makinalarını okullara taşımaktan yorulmayan, toprağı işledikten sonra atölyelerde maske üretimine katkı sunan Anadolu insanlarına kıvılcım olan isim; Hasan Acu’dur.
Ordu’nun Aybastı ilçesinin Milli Eğitim Müdürü Hasan Acu’nun köylülerle işbirliği yaparak kurmuş olduğu atölyelerde bugüne kadar binlerce cerrahi maske, 3 katlı maske ve siperli yüz maskesi üretildi.
Hani demiştik ya.. yokluğu arttırmak zordur diye.. Aybastılı kadınların ürettikleri yokluğun bereketi değil mi?
Sadi Şirazi diyor ki; Eğer yarasına merhem sürüp önüne biraz dünyalık koymayacaksan, kırıp geçiren yılın darlığı içinde, zavallı yoksula ‘Nasılsın?’ deme.
Koronavirüsünden dolayı birçok kişi büyük mağduriyet yaşıyor; varlığını tüketip yokluk çekenler, yokluğun içinde gururundan sessizliğine çekilenler, fedakarlık uğruna sağlığını kaybedenler..
Nasılsın? Demeden önce düşünelim.. düşünelim ki hangi yaraya merhem olduk?
Gün gelecek koronavirüsünü yeneceğiz, işte o zaman varlığını paylaşanların yanında yokluğunu ortaya koyan kahramanları da unutmayacağız.
Birlik ve beraberlik; ölümden başka her şeyi yener / Mustafa Kemal Atatürk
Sağlıkla kalın!