Hz. Ömer bir gün camiye girdiğinde, oturmuş sohbet eden bir topluluk görür. Yanlarına yaklaşıp sorar:

- Siz kimsiniz, ne iş yaparsınız?

- Bizler mütevekkil (Allah'a tevekkül eden) insanlarız, çalışmayız, Allah her canlının rızkını yaratmıştır. Bizler vaktimizi ibadetle geçiririz.

Bu sözlere çok kızan Hz. Ömer:

- Sizler mütevekkil değil, müteekkil (hazır yiyici) insanlarsınız. Gerçek mütevekkil, tohumunu tarlaya atan ve ondan sonra Allah'a tevekkül eden kimsedir, diye söyler ve onları camiden kovar.

.........

Maalesef birçok kişi mütevekkil olmaktansa müteekkil olmayı seçmiyor mu?

Helal rızık peşinde alın teri dökmek yerine kolay lokmanın peşine düşenler,

Zorluklarla savaşmak yerine değerlerine sırt çevirip durgun sularda yaşamayı tercih edenler,

Haklının yanında olup adalete tutunmak yerine güçlünün koluna girenler,

Yanlış ameller içindeyken çocuklara doğru yol gösterdiğini düşünenler,

Harekete geçip bir şeyler yapmaktansa şikayetçi olmayı seçenler!

Her şeyden önce kendimizi sorgulamamız gerekmez mi?


Hayatın sunduklarının üstüne biz ne koyduk ve ne kadar mücadeleci olduk?

Kimileri olduğu yerde bir şeylerin değişmesini bekler; kimileri de emekle, gayretle değişime öncülük eder!

Sizce de öyle değil mi?

‘’İnsanın kanadı, gayretidir!’’ diyor Mevlana. Aramızda gayreti yoluna kılavuz yapan, hizmet aşkına gönlünü koyan isimler de var.Bu kıymetli isimlerden biri de Pendik Kızılay Başkanı Nurettin Beşinci.

Hangi makamda olursa olsun, hangi mevkiye gelirse gelsin en iyi yaptığı şey; ‘dertlenmek!’

Ona hangi sorun ya da konu gelirse gelsin o konuda bir şeyler yapmak için dertlenen, çözüm odaklı gayret gösteren; lafta değil özde emek sarf eden bir isim.

Nurettin Beşinci; Mübarek Ramazan ayında Kızılay gönüllüleri ile birlikte mahalle mahalle, kapı kapı dolaşarak ihtiyaç sahipleriyle buluştuğu için değil; her zaman mazlumun yanında olduğu için gönül dostu bir kişi.

Taşı delen; suyun kuvveti değil, sürekliliğidir! Diyor  İbn-i Sina.  Ne yaparsak yapalım anlık ya da günlük yapmayalım. Yaşam hikayemizin her zaman satırlarını doldursun yaptıklarımız. Yoksa emanet gibi sırıtır alnımızda.

Ramazan ayından sonra mazlumun ayağına gidebiliyorsak, yakamızdaki rozeti çıkardıktan sonra uzanan eli tutabiliyorsak, makamdan ayrıldıktan sonra kapımıza geleni geri çevirmiyorsak gönüllerde iz bırakanlardan olmaz mıyız?

Mehmet Akif Ersoy’un dediği gibi; İz bırakanlarla senin aranda basit bir fark var sadece. Onlar ömür boyu gayret ediyorlar; sen ömür boyu hayret ediyorsun!

Hayret eden değil, gayret edenlerden olmak ümidiyle…