Hazır erken rezervasyon sezonu açılmışken yazın nerelere gidilebilir diye bakındım bu hafta sonu ve aklıma hem yazın o sıcaklığında biraz olsun serinlemek ve bir süredir dikkatimi çeken farklı sosyal yapısı ile Litvanya geldi öncelikle.
Tıpkı memleketimiz Sinop gibi Avrupa’nın Kuzey Ülkeleri’nin o ünlü dinginliğini taşıyan, son derece huzurlu bir Baltık ülkesi yazıyor burası için. Ve Litvanya’yı coğrafyası, gezilecek görülecek yerlerinin yanı sıra yaşam şekillerini de bakarken karşılaştığım bir konseptten bahsetmek istedim bu hafta size: Human Library yani İnsan Kütüphanesi.
Ama bu kütüphane kitaplardan değil de insanlardan oluşuyor. Nasıl yani dediğinizi duyar gibiyim.
Şöyle anlatmaya çalışalım efendim, aynı kütüphaneden ödünç bir kitap alır gibi, kütüphaneden bir kişiyi görüşmeye davet ederek onunla sohbet ediyor ve onun hikayesini dinleyebiliyorsunuz. Canlı canlı etkileşim ile bilgiler ediniyorsunuz yani.
Günümüzden tam 23 yıl önce Danimarka’da başlayan bu organizasyon bugün 80'den fazla ülkede uygulanmaya devam ediyor. Amacı da şu aslında: İnsanlar arasındaki empatiyi ve anlayışı geliştirmek. Sohbet için belirleyebileceğiniz kişiler bir engelli, bir göçmen, obezite veya bağımlılıklar ile mücadele etmiş, genel anlamda ön yargılarla savaşmış bir kişi dahi olabiliyor.
Belki de normal şartlarda bir araya gel(e)meyeceğiniz birinin hikayesini kendi ağzından dinliyorsunuz. Bir sosyolog olarak düşündüğümde diğer insanların başına gelen olaylardaki sebep sonuç ilişkisini ve insan davranışlarının nedenlerini öğrenmek kadar ilgi çekici bir şey daha var mıdır bilemedim.
"Normal şartlarda bir araya gelinememek" demişken, müsadenizle şu gelişmeden de bahsetmek istiyorum: Geçtiğimiz haftalarda Genç Enerji adında bir topluluk kuruldu. Gayesi ise üniversite öğrencisi olan veya yeni mezun olup henüz bir işte çalışmayan gençlerin enerjisini değere çevirmelerine katkı sağlamalarına destek olabilmek.
Topluluğa dahil olan gençlere farklı deneyimleri, uzmanlıkları olan kişilerden dijital kanallarda veya yüz yüze etkinliklerde bilgi ve deneyim aktarımı sağlanarak, bu gençler ile beraberce tartışarak, düşünerek onları önümüzdeki yıllara hazırlanmalarında destek olabilmeye çalışılacak.
Ünlü The Truman Show filmini mutlaka izlemişsinizdir.
Filmin ana karakteri Truman Burbank, bir televizyon kanalının kurguladığı dev bir stüdyoda yaşar ve gününün her dakikası yüzlerce kamera tarafından kaydedilir. Ancak çevresindeki tüm insanlar aslında birer oyuncu ve her şey onu kandırmak üstüne kurulu bir düzendir. Truman, ancak uzun bir süre sonra her şeyin düzmece olduğunu anlamayı başarabilir.
Film içinde programın yapımcısına Truman’ın her şeyin düzmece olduğundan şüphe duymaya başlamasının neden bu kadar uzun sürdüğünü sorarlar ve yapımcı şöyle cevap verir:
“Çünkü, dünyayı bize sunulduğu şekilde kabul ederiz. Bu kadar basit.”
İnsan Kütüphanesi ile başladık, Genç Enerji Topluluğu ile devam ettik ve The Truman Show filmi ile bu haftaki yazımızın sonuna geldik ve üç konu birbirinden farklı gibi görünse ortak bir buluşma noktası vardı aslında:
Bulunduğumuz noktayı ve bakış açımızı değiştirme gücü.
Stefan Zweig Üstad Satranç kitabında da çok güzel özetlemiş aslında demek istediğimi:
“Dünyayı değiştiremiyorsan, dünyanı değiştir.”