"Şayet çalışmakta olduğum iş, yaşamdan zevk almama engel oluyorsa o işi hemen bırakırım.” 

Ululslararası araştırma kuruluşu Ranstad’ın 2023 yılındaki bir araştırmasında, 18 ila 60 yaş aralığındaki kişilerin %48'i bu şekilde yanıt vermiş. 

Sonuç olarak düşünce de bu istatistik ortaya çıkmış olsa da çeşitli sebeplerle pratikte bu yanıtı veren kaç kişi bunu fiiliyata dönüştürebilen iradeyi sergiliyebilir bilinmez.

“İş ile yaşam dengesi” dediğimiz konuyu daha derinlemesine düşünmüş müydünüz hiç?

Aslında, o denge, iş başında fiziksel olarak ne kadar vakit harcadığımızdan da  ziyade ofis sandalyesinde olmadığımızda o işin bizden ne kadar enerji,ne kadar odaklanma dikkat ve ne kadar moral motivasyon talep ettiğiyle ilişkili. 

40 saatlik bir işte çalışıp, eğer uyanık zamanlardaki ortalama 75 saatlik kısmı tamamen sevdiğimiz şeylere ayırabiliyorsak o denge hâlâ bizim lehimize kurulmuş oluyor. 

Yani, iş-yaşam dengesinin ölçümünde esas olan unsur saatten  zamandan ziyade; harcanan mental enerji ile yaptığımız işe duyduğumuz tutku düzeyi diyebiliriz.

2024' ün son günleri… Ve görünen o ki, bu yılın son hikâyesini paylaşıyorum bugün sizlerle..

1840'lı yıllara doğru yolculuğa çıkıyoruz efendim. Ekli fotoğrafta gördüğünüz dünyaca ünlü ‘’Kar fırtınası’’  tablosunu yapan İngiliz ressam Turner o yıllarda büyük yankı uyandıran bu tablosu ile yoğun kar fırtınasında limana ulaşmaya çalışan bir buharlı gemiyi betimlemiş.

Aslında resmin o denli yankı uyandıran kısmı tablodan daha çok; Aslında o tablonun yapılma süreci imiş.

O sıralar 67 yaşındaymış ressam Turner. Ve bu resmine başlamadan evvel bir buharlı gemiye binmiş, dalgaların, rüzgârın, gerçek bir kar fırtınasının ortasında kendini geminin direğine bağlatmış ve dört saat boyunca orada öylece beklemiş...

Hem de ölümle burun buruna gelerek.

… ve daha sonra demiş ki: “Belki de hayatta kalacağımı sanmıyordum ama yapabilmek istediğim resme doğru hissi verebilmemin tek yolu o ânları yaşamaktı.”

Bugünün konusu Erdem farklı felsefelerde  “mükemmellik, üstünlük, yetkinlik” gibi anlamlara  gelir ve insanın potansiyelini en üst düzeyde gerçekleştirebilmesi demektir. 

Bir marangozun mükemmel bir masa sandalye takımı yapması onun mesleğine dair erdemidir; bir öğretmenin sadece bilgi vermekten ziyade esasen öğrencilerinin potansiyellerini keşfetmelerine destek olması veya yukarıdaki örnekteki gibi ressamın resmine yaşamına mal olacak şekilde değer vererek çalışması onun kişisel erdemidir.

Ve amaç sadece kendi potansiyelini keşfetmek değil; aynı zamanda topluma ve çevreye de anlamlı katkılar sunabilmektir.  Her yaptığı konuşmayla insanın erdemini kendi kendine ustaca sorgulatan Usta yazar ve konuşmacı Ahmet Şerif İzgören son  kitabı ‘’ at şu adımı’’ nda biz okuyucularına verdiği formüldeki gibi; 

“Eylem yoksa eğer… Fikirleriniz bir noktada kalır. Kalıcılığı sağlayan ise tutkudur; işini tutkuyla yapmak.

Bilgi + Plan + Eylem = Üretim

Etik + Eylem + Tutku = Ülkeye Katkı 
anlamına gelir.”

Kiminin tutkusu ona bir “yazgı” olarak hayata gelmesiyle beraber verilmiş oluyor. 

Kimi ise o tutkuyu arayıp bulmakla geçiriyor ömrünü…

O sebeple “eylem” bazıları için neyi ve nasıl aradığj ile ilgili olabiliyor.

Bu hayata sadece “yaşamda kalmak” için geldiğimizi düşünmekle, “ yaşadığımız hayatın bize ve çevremize ne kattığını” bilmek arasında geçirecek bir idrâk yaşamak çok önemli bence.

Dehaların böyle bir derdi olmaz mesela. Örneğin Albatros da bir martıdır. Ancak diğer martılardan çok daha üstün, daha yetenekli bir hediyesi “yazgısı” vardır. ( Tek seferde okyanus aşırı uçabilmek)

İş bu yazgıyı veya tutkuyu keşfedebilme eylemindedir. 

Etik mi? O zaten kendine ve çevrene doğruyu, güzeli ve iyiyi sunabilecek değerler toplamıdır ki; eylemin bir parçası olma zorunluluğu vardır. 

Kimbilir hatırlanırsın belki yaşamda, hatta yaşamdan sonra…

‘’İki yüzü vardır zamanın... Uzunluğunu güneşin döngüsü belirler; derinliğini ise tutkular.’’  Der ya hani Maalouf... 

Bizden sonra da;  ‘’Dünyaya geldi, yaşadı, öldü" mü denecek yoksa "Dünyaya anlam ve değer katan bir ömürü yaşadı" mı ? 

Ne garip bir farklı çizgi değil mi ?

Dilerim, eylemlerimizin tutkularımızın derinliğiyle buluştuğu erdemli, önce sağlıklı sonra da çok mutlu ve bol keyifli sevgiyle dopdolu bir yıl olur hepimiz için.