Her mücadele, samimi şuurlu hasbi insanlarla başlar; ve onların omuzlarında yükselir. ilk başlarda sayılar oldukça azdır; lakin mücadele haklı bir sebebe dayanıyorsa davaya dönüşür. ve tüm mücadele davanın gereğine göre şekillenmeye başlar. Bir süre sonra bu oluşumun taraftarları artmaya başlar, haklı davaya destek olanların sayısı günler geçtikçe çığ gibi büyür; büyük meşakkatle ve çilelerle kurulan bu davanın artık toplumu etkileyecek büyüklüğe ulaşmış olması, birilerinin ilgisini çekmeye başlar. şahsi çıkar ve menfaatlerini ön planda tutan bu hesabiler maddi güçlerini kullanarak, binbir meşakkatle kurulan yapıların içine sızmaya başlarlar. asla gerçek misyonunu bilmedikleri ve inanmadıkları davanın, bir müdafisi gibi davranmaya başlarlar. ilk başlarda samimi ve hasbi insanların öncülüğünde, kuruluş gayesinin gereğini yerine getirerek, halkın teveccühünü ve desteğini almış olan bu oluşum, hesabilerin sayılarının artması ile adeta patronlar kulubüne dönüşmeye başlar. samimi ve hasbi insanların o yapılar içerisinde artık yer bulması neredeyse imkansız hale gelir. rantiyeci, şantiyeci, ihaleci hesabilerin çoğunlukta olduğu yapılar içerisinde kalmış tam hasbi olamayanlarda, erozyona uğrayıp yağma hasanın böreği misali kırıntılardan hisse çıkartmaya çalışırlar. hasbi'liklerinden ödün vermeyenlere ise, gönülleri kırık yürekleri yanık bir halde davanın yükünü omuzlamak kalır. Evet dostlar her inkilap evvela kendi evlatlarını yer. işin yükünü çekerken türlü eziyetlere ve hakaretlere göğüs gerip tahammül gösterenler, açılan şemsiyenin altında yer alamazlar. Yinede davalarının yükü omuzlarında yağmur altında yürümeye devam ederler. Lakin asla unutulmamalıdır'ki, çınar ne kadar görkemli ve güçlü olursa olsun içine kurt girmişse ve tohumlarını bırakıp çoğalmışsa o koca çınarın sonu bellidir vesselam....