Günümüzde, karşılıklı ilişkilerde sıkça karşılaşılan bir problem, bireylerin birbirlerini birer insan olarak görmek yerine birer imkân olarak görmeleridir. 

İlişkilerdeki bu maddiyatçı yaklaşım, insanlığın en temel değerlerinden biri olan empatiyi zayıflatmakta ve sosyal bağları giderek daha kırılgan hale getirmektedir. 

Bu yazıda, insanları birer imkân olarak gören kişilerin ardındaki motivasyonları ve bu yaklaşımın neden insanlık onuruna aykırı olduğunu ele alacağız.

Öncelikle, bir kişiyi sadece sunduğu imkânlar ve çıkarlar doğrultusunda değerlendirmek, onun insanlık onurunu hiçe saymaktır. 

İnsanlar, yalnızca maddi veya manevi çıkarlarımızı karşılamak için var olan araçlar değildir. 

Her insan, kendi düşünceleri, duyguları ve deneyimleri ile eşsizdir ve bu eşsizlik, onları değerli kılar. 

Bir insana sadece sunduğu imkânlar açısından yaklaşmak, onu nesneleştirir ve insani değerlerini göz ardı eder.

Bu tür bir yaklaşımın ardındaki motivasyon genellikle çıkarcılıktır. 

Pekçok kişi, özellikle rekabetçi iş dünyasında veya sosyal çevrelerinde, insanları kendi başarıları veya mutlulukları için birer basamak olarak kullanma eğilimindedir. 

Bu, kısa vadede başarı veya kazanç getirebilir, ancak uzun vadede bireyin itibarını ve ilişkilerini zedeler. 

Çünkü insanlar, eninde sonunda, kendilerini kullanıldıklarını hissettiklerinde güvenlerini ve saygılarını kaybederler.

İnsanları birer imkân olarak gören kişilerin gerçek yüzünü görmek için onlara birkaç gün sırtımızı dönmemiz yeterlidir. 

Bu kişiler, kendilerinden çıkar sağlayamayacaklarını anladıklarında, sizden hızla uzaklaşırlar. 

Gerçek arkadaşlıklar ve sağlam ilişkiler, karşılıklı saygı ve anlayış üzerine kuruludur.

Birine sırtınızı döndüğünüzde hâlâ yanınızda kalıyorsa, o kişinin gerçek bir dost olduğunu anlayabilirsiniz.

Peki, bu sorunun çözümü nedir? 

İlk adım, her bireyin içsel değerlerini ve insanlık onurunu tanımak ve kabul etmektir. 

İlişkilerimizde empati ve anlayışa daha fazla yer vermek, bizi maddi çıkarların ötesine taşır ve daha derin, anlamlı bağlar kurmamıza yardımcı olur. 

İnsanları birer araç olarak değil, amaç olarak görmek, hem bireysel mutluluğumuzu hem de toplumsal refahı artıracaktır.

Sonuç olarak, insanları sadece sundukları imkânlar doğrultusunda değerlendirmek, hem bireylerin hem de toplumların zarar görmesine neden olur. 

İnsanı insan yapan, onun duyguları, düşünceleri ve deneyimleridir. 

Bu değerleri tanıyarak ve onurlandırarak, daha sağlıklı ve sürdürülebilir ilişkiler kurabiliriz.

Unutmayalım ki, her birimiz, sadece birer imkân değil, aynı zamanda birer insanız.