Ve ma halaktul cinne vel inse illa li ya'budûn. Ben cinleri ve insanları, ancak bana kulluk etsinler diye yarattım.[1] Ve'bud rabbeke hatta ye'tiyekel yekîn.Sana ölüm gelinceye kadar Rabbine ibadet et.[2] Kul inne salati ve nusuki ve mahyaye ve memati lillahi rabbil âlemîn. Ey Muhammed (s.a.v)! De ki: “Şüphesiz benim namazım da, diğer ibadetlerim de, yaşamam da, ölümüm de âlemlerin Rabbi Allah içindir.”[3] "Allahumme barik lena fi recebe ve şa'ban ve belliğna ramazan vahtim lenâ bil'iman ve yessir lenâ bil'kur'an" "Allah'ım! Recep ve Şaban aylarını bizim için mübarek kıl ve bizi Ramazan ayına ulaştır. İmanımızı kuvvetlendir, Kuran okumayı bize kolaylaştır."[4] Zaman Allah-u Teâlâ’nın emanetidir. Rabbimiz zamanın halikıdır. Bizde zamanın mefulu değil failiyiz. Yani Allah (c.c)’ü bizden zamanın içinde çer çöp gibi akan bir nesne olmamızı istememekte, zamana damgamızı vurmamızı istemekte, onun için Kur’an-ı Kerim’de zaman üzerine yemin etmektedir. Vel asr Asra yemin olsun.[5] İkindiye yemin olsun. İnsanlığın ikindisine yemin olsun. Ücret zamanına yemin olsun. Hasat ve hâsılat zamanına yemin olsun. Ömrün hâsılatına yemin olsun. Vel fecr. Tan yerinin ağarmasına yemin olsun[6] Vedduha. Kuşluk vaktine yemin olsun,[7] Velleyli. Geceye yemin olsun[8]Adeta üzerine yemin edilmeyen zaman parçası yok. Yemin olsun demek; zaman (çağ),gündüz, gece, tan yeri, kuşluk vakti dile gelsin şahit olsun demektir. Ne desin de şahit olsun? Şahit, şahitlik yapar. Dili olan söyler. Peki, zaman dile gelsin de ne desin? Bizim hakkımızda nasıl şahitlik yapsın? Şahit, sözünü doğru söylerse şahadetin hakkını vermiş olur. Onun için şahit ya lehimizde şahittir ya da aleyhimizde şahittir. Zamanı lehinde şahit tutana şehit derler. Bir kimsenin ömrü imanına şahit olmuşsa o hakiki şehittir. Allah (c.c)’ü yolunda yaşayan yatağında ölse de inşallah şehittir. Allah (c.c)’ü yolunda ölmeyen nerede ölürse ölsün işte o öyledir. Dolayısıyla Resulullah (s.a.v) gibi sizde ey Müslüman kardeşler Allah (c.c)’ünün yolunda yaşayın. Yatağınızda da ölseniz en büyük şehit sizsiniz. İşte şehit bu demektir. Zamanı kendimize şahit kılmak için zamanı değerlendirmek, zamanın hakkını vermekten geçmektedir. Rabbimiz tıpkı zamanı bize şahit tuttuğu gibi zamanlar içinde belli zamanları da ayrıcalıklı kılmıştır. İşte onların başında Kur’an-ı Kerim ile sabit olan zaman Kadir gecesidir. İnna enzelnahu fî leyletilkadr. Şüphesiz, biz onu (Kur’an’ı) Kadir gecesinde indirdik. Peki kadir gecesinin değeri nedir? Leyletulkadri hayrum min elfi şehr. Kadir gecesi bin aydan daha hayırlıdır.[9] Bin ay 83 yıl 4 ay eder. Yani, kadir gecesi öyle bir gece ki, bir ömre bedel bir gece. Peki, bir geceyi bir ömre bedel kılan ne? Ne olmuş ki kadir gecesi bir ömre bedel olmuş. Onda Kur’an-ı Kerim inmeye başlamış. Yani Hz. Allah konuşmuş, en değerli varlık olan insana mesajını iletmiş ve en değerli varlığı kendisine muhatap kabul etmiş. Kur’anın inmeye başladığı bu geceyi Allah (c.c)’ü bin aydan hayırlı kılmış. Otuz bin kat değer yüklemiş. Bire otuz bin. Allah-u Teala öyle bir enerji vermiş, öyle bir nur indirmiş, öyle bir nazar etmiş, öyle bir tecelli etmiş ki geceye bir kez bir gece iken otuz bin gün olmuş. Ne demek bu? Eğer Kur’an-ı Kerim indiği geceği bir ömre bedel kılarsa, sizin ömrünüze inerse sizin ömrünüzü de cennet kılar demektir. İşte cennet budur. İçine Kur’an-ı Kerimin nazil olduğu o gecenin bulunduğu ay, Ramazan-ı şerif ayıdır. Yani; Kur’an-ı Kerim ruh, gece ceset.Kur’an ruhu kadir gecesine üflenince geceyi bir ömre bedel kılıyor.O gecenin içinde yer aldığı ay Ramazan-ı şerif ayıdır. Şehru ramedanellezi unzile fihil kur'anu hudel lin nasi ve beyyinatim minel huda vel furkan, O sayılı günler), insanlar için bir hidayet rehberi, doğru yolun ve hak ile batılı birbirinden ayırmanın apaçık delilleri olarak Kur’an’ın kendisinde indirildiği Ramazan ayıdır.[10] Neden içinde Ramazan-ı şerif ayını oruçla geçirdiğimizi anlayabiliyor muyuz? Kur’an-ı Kerim’in inişini kutluyoruz bir ay. Kuran’ın inişinin bayramını yapıyoruz. Peki, biz neden oruç suretinde yapıyoruz bu bayramı? Bayramlar bizim bildiğimiz yiyerek içerek neşe içerisinde geçirdiğimiz zaman dilimleridir. Neden biz ramazan ayını yemeyerek içmeyerek bayram ediyoruz? Çünkü Kur’an-ı Kerim bizden mide istemiyor. Akıl ve kalp istiyor. Yani; bedenini, mideni, cesedini arkaya at; ruhunu, kalbini, aklını öne al da bir anlaşalım, koklaşalım, tanışalım, konuşalım, sarılalım, sevişelim diyor. Gel. Ama cesedinle gelme. Bana senin akleden kalbin lazım. İşte orucun hikmeti burada ortaya çıkıyor. Oruçla da biz diyoruz ki; Ey bedenim! Ey cesedim! On bir ay sana baktım. Sen bir adım geriye çekil. Ey ruhum! Ey aklım! Ey akleden kalbim! Sende bir adım öne geç bakayım. İşte şimdi senin bakıma ihtiyacın var. Kur’an-ı Kerim sana bakım yapacak, seni rektifiye yapacak, seni revizyona sokacak, sana şöyle baştan bir check up yapacak. Şöyle Kur’an-ı Kerimin chek up ından geç.Hastalığın var mı bir görsün.Çünkü eczanesiyle geldi.Varsa seni bir güzel tedavi etsin.Varsa gıybetini,hasedini,cimriliğini tedavi etsin.Allah davsında ürkekliğini,korkaklığını tedavi etsin.Sana cesaret iğnesi vursun.Yüreğinin paslarını silsin.Kalp aynanı silsin.Şeytan sana yaklaşırken nereden yaklaştığını sana göstersin.Meleğin yaklaşımını da sana göstersin.Gelenin melek olduğunu bil kapını aç.Gelenin şeytan olduğunu bil yürek kapını kapat.İşte bunun için oruç tutarız. Farzı muhal. Yüce rabbimiz Receb-i şerifin başında kâinata seslense, Ey kullarım! Son kez Cebrail’imi aracı kılarak kullarımla konuşacağım! O da ramazan ayında olacak. Nasıl beklerdik değil mi o günü. Rabbimiz acaba ne diyecek? Bizimle rabbimiz ne konuşacak acaba? Ne emirler ne nehiyler koyacak acaba? Son kez insanlığa Allah-u Teâlâ ne mesaj iletecek acaba? Allah’ın bildirisini okumak için ne kadar sabırsızlanırdık değil mi? Ve hazırlık yapacaksınız buyursa Yani; Mesajımı indireceğim yürekleri temizleyeceksiniz. Çünkü sözün sultanı geliyor. Sözün sultanını misafir edecek bir kalp sarayı hazırlayın. Şeyh Galib’in dediği gibi; Sür çıkar ağyârı dilden tâ tecellî ede Hak/Pâdişâh saraya konmaz, hâne mamûr olmadan. İşte böyle bir müjde alsak nasıl beklerdik. İşte bizden bu isteniyor. Peygamber Efendimiz (s.a.v) vahyin ilk muhatabı. Vahyin ağırlığı altında hem ezilmiş, hem ihya olmuş, vahyin ne demek olduğunu çok iyi biliyor. Onun için vahyin ayını karşılamak için süreci Receb-i şerif ayından başlatıyor. Buyuruyor ki; "Allahumme barik lena fi recebe ve şa'ban ve belliğna ramazan "Allah'ım! Recep ve Şa’ban aylarını bizim için mübarek kıl ve bizi Ramazan ayına ulaştır’’.Bakınız, Ramazan ayını mübarek kıl demiyor. Niye demiyor? Ramazan ayı zaten mübarek. Aslında ramazan bizi mübarek kılsın. Ama recep ve şa’banı bize mübarek kıl diyor. Mübarek kıl ne demek? Ya Rabbi! Recep ve şa’ban ayını değerlendirene, faziletinden istifade edene, gecenin abidi gündüzün yiğidi olana, bereketlendirene, hakkını verene mübarek kıl demektir. Eğer biz değerlendirirsek rabbimizde bizi değerli kılacaktır. Neden iki ay öncesi olan Recep’ten başlıyor? Çünkü Ramazan o kadar yoğun bir nüzul ayı ki, bu ilahi nüzulden yeterli pay almak için çok ciddi bir antıreman yapmak, bir ön hazırlık yapmak lazım. Yani; yürek kaplarımızı kalaylamadan olmuyor. Gönül aynamızın cilalanması lazım. Zihin tortularımızın atılması lazım. Akıl kabımızın yıkanması lazım.Onun için bu bir hazırlık.Ve insan çok katı,hayat çok katı.Hele içinde yaşadığımız zaman daha da katı.Çok kesif. Dostlar! İçinde yaşadığımız hayat dünyevileşmiş bir hayat. İste sekte isteme sekte bizi alıp alıp yere vuruyor. Diri taraflarımızı öldürüyor. Öldüremediklerini solduruyor. Solduramadıklarını vurdumduymaz hale getiriyor. Kalplerimiz takır takır kupkuru oluyor. Göllere dönmüş olan yüreklerimizi çöllere çeviriyor. Çünkü manevi iklim çok kurak. Elimizde çok oldukça içimizde yok oluyor. Etrafımızı konfor kapladıkça yüreğimizin konforu yok oluyor. Ve daha gittikçe daha da fazlalaşıyor. Bu çok vahim. Kim uyaracak. Uyarsa kaç kişi bu uyarıya cevap verecek. Kur’an-ı Kerim kapımızı vuruyor da duymuyoruz bile.Çünkü Kur’an-ı Kerimin kapı vuruşunu duymak için kulağın seste olması lazım.Kulağın seste olması için kulağın ses duyan bir kulak olması lazım.Kulağın duyması için yüreğin duyması lazım.Unutmayınız!Her bir şey yüreklerimizi hedef alıyor.Dünya yüreğimizi hedef alıyor.Dünyalıklar yüreğimizi hedef alıyor.Konfor yüreğimizi hedef alıyor.Herkes boyacı olmuş içimizi boyamak istiyor.Herkes Allah’ın boyayacağı yeri kendisi boyamak istiyor.Eşlerimiz,çocuklarımız, işlerimiz,aşımız,komşumuz, amirimiz,memurumuz, patronumuz, işçimiz,yöneticimiz,yönetilenimiz,her ne ise hepsi yüreğimizi boyamaya çalışıyor.Ellerinde fırça sentetik boyalarla boyamaya çalışıyorlar.Oysaki yüreğimizi Allah (c.c)’ü boyamak istiyor.Yüreğin boyacı rabbiniz olan benim diyor. Sibğatellah, ve men ahsenu minellahi sibğatev “Biz, Allah’ın boyasıyla boyanmışızdır. Boyası Allah’ınkinden daha güzel olan kimdir?[10] Ama boyacı çok. Allah’ın boyasının üzerine sentetik boya vurmak istiyorlar. Sentetik boyalar yüreğimizi daha da kör, daha da sağır, daha da hissiz, daha da dertsiz hale getiriyor. Şairin dediği gibi. Şarkı görmez, garbı bilmez, edepten yok payesi/ Bir utanmaz yüz, yaşarmaz göz bütün sermayesi. Allah için gözyaşı dökemiyoruz. Ağlayamayınca da o zaman anlayamıyoruz. Ağlayamıyoruz. Meleklere gözyaşı biriktirtemiyoruz. Oysaki Allah kendi yolunda ağlayanların gözyaşlarını biriktirir şişede, onunla onun cehennemini söndürürler. Fakat bizim şişelerimizin içi boştur. Niye? Katılaştığımız için. İçimiz çok katı. Kella ber rane 'ala kulubihim ma kanu yeksibûn. Hayır, hayır! Doğrusu onların kazanmakta oldukları kalplerini paslandırmıştır.[11] Sümme kaset kulubukum mim ba'di zalike fe hiye kel hicarati ev eşeddu kasveh, ve inne minel hicarati lema yetefecceru minhul enhar, ve inne minha lema yeşşekkaku fe yahrucu minhul ma', ve inne minha lema yehbitu min haşyetillah, ve mallahu bi ğafilin amma ta'melûn. Sonra bunun ardından kalpleriniz yine katılaştı; taş gibi, hatta daha katı oldu. Çünkü taş vardır ki, içinden ırmaklar fışkırır. Taş vardır ki yarılır da içinden sular çıkar. Taş da vardır ki, Allah korkusuyla (yerinden kopup) düşer. Allah, yaptıklarınızdan hiçbir zaman habersiz değildir. [12] Tam onun için Allahımız (c.c)’ü bize imkânlar bahşediyor. Bu mübarek din öyle güzel fırsatlar çıkarıyor ki önümüze, haydi yılın öşrünü ver. Bir ayını Allah için harca. Hatta biraz daha cömert ol. Onda birini değil, beşte birini ver. Yılın zekâtına kırkta bir yetmez. Ramazan geliyor şimdiden başla. Ancak sökersin bu kiri. Ancak temizleyebilirsin yüreğinin kirlerini. Ve Efendimiz (s.a.v) iki ay önceden Ramazana böyle başlardı. Ramazana girdiğinde hazır bir biçimde girmiş oluyordu. Mü’minlere de bunu tavsiye etti. Ramazan ayından herkes kabı kadar alır. Bu ayda gökler yere rahmetini sınırsız bırakır. Fakat sınırsız inen bu rahmetten ancak herkes kendi kabınca istifade eder. Aslında Recep ve şaban bu kabı büyütme ayıydı. Bu aylar kab yapma aylarıydı. Yani talim aylarıdır. Kabı nasıl salim bir biçimde doldururum ayıydı. Önce büyük kab yapma ayıdır. Yüreğin kabının büyütme ayı. Kabımızı ne kadar büyütürsek Ramazan çeşmesinden o kadar doldurmuş olacağız. Bununda dört şartı vardır. 1-Kabı unutmayacaksınız. 2-Kabı musluğun aktığı yere koyacaksınız. 3-Kabın kapağını açacaksınız. 4-Kabınızın dibi delik olmamalıdır. İdrak edeceğimiz ramazan ayımızı son ramazanımız mış gibi değerlendirelim. Gece ibadetlerimize önem verelim. Gecenin abidi olunmadan gündüzün yiğidi olunmadığını unutmayalım. Fıkıh kitaplarımızda belirtildiği üzere oruçlarımızı hem zahirine ve hem de batınına uygun tutalım. Unutmayalım! İhlâs, ibadeti sadece Allah-u Tealaya has kılmaktır. İbadet, Allah’ın razı olduğunu yapmaktır. Ubudiyyet ise; Allah’ın yaptığına razı olmaktır. Allah için yaptığımız ibadetler kulluğumuzun gereği olan ibadetlerdir.Ama Allah’a dostluğumuz için başka bir şey yapmamız lazım.Dostluğumuzun gereği onun davasını dert edinmek,onun davasını dava edinmekten geçtiğini unutmayalım. Ramazan-ı Şerifiniz mübarek olsun. Selam hidayete tabi olanlara olsun. 1-Zariyat Süresi 51/56 2-Hicr Süresi 15/99 3-En’am Süresi 6/162 4-Ahmed b.Hanbel, Müsned, 1/259 5-Asr Süresi 103 /1 6-Fecr Süresi 89/1 7-Duha Süresi 93/1 8-Leyl Süresi 92/1 9-Kadir Süresi 97/1,3 10-Bakara Süresi 2/138 11-Muttaffifin 83/14 12-Bakara Süresi 2/74