Okumak, insanın kendini keşfetme, geliştirme ve anlamlandırma yolculuğunun en temel adımlarından biridir.
Ne var ki, ülkemizde kitap okuma oranlarının düşük olması, bu hayâtî yolculuğun ihmâl edildiğini gösteriyor.
Gelişmiş ülkelerde kitap okumak, yaşamın ayrılmaz bir parçasıyken, bizde hâlâ bir boş zaman aktivitesi gibi algılanıyor.
Peki, bu durumu nasıl değiştirebiliriz?
Türkiye’de kitap okumak genellikle uyku öncesi bir ritüel olarak görülüyor.
Birçok kişi, okumayı zihni uyandırmak yerine yatıştırmak için bir araç hâline getirmiş durumda.
Ayrıca, okuyanların bir kısmı da ilmî veya edebî değeri düşük, insana derinlik katmayan kitapları tercih ediyor.
Oysa kitap, insanı düşünmeye sevk eden, sorgulatan ve hayata dair yeni perspektifler kazandıran bir rehber olmalıdır.
Bir zamanlar Kerime Nadir gibi yazarların eserleri ya da bilim kurgu kitaplarıyla dolup taşan otobüsler ve trenler, bugün yerini telefon ekranlarına bıraktı.
Teknoloji, kitapların yerini alarak bilgi edinme alışkanlıklarımızı dönüştürdü. Bu dönüşüm, bizi bilgilendirmek yerine daha çok vakit tüketen bir bağımlılığa sürükledi. Oyunlar, sosyal medya ve sürekli akan içerikler, zihinsel tembelliğimizi pekiştirdi.
Kitap okuma, bireysel bir eylem değil, aynı zamanda toplumsal bir sorumluluktur.
Eğitim seviyesi ne olursa olsun, herkesin öğrenmeye ve anlamaya devam etme yükümlülüğü vardır. Çünkü okumak sâdece bilgi edinmek değil, aynı zamanda cehâletle mücâdele etmektir. Üstelik bu mücâdele, yalnızca bu dünyada değil, âhiret inancıyla yaşayanlar için öteki âlemde de önem taşır. Unuttuysak hatırlayalım; Allah’ın ilk emri “Oku!” olmuştur.
Artık okumayı “boş zaman değerlendirme” anlayışından kurtarıp hayatımızın merkezine yerleştirmeliyiz. Bu noktada, toplum olarak şunları yapabiliriz:
1. Okuma Kültürü Oluşturmak
Kitap okumayı, çocukluktan itibaren kazandırılması gereken bir alışkanlık olarak görmek gerekir. Aileler, çocuklarına örnek olmalı; evlerde kitaplar dekoratif bir unsur olmaktan çıkıp günlük yaşamın bir parçası olmalıdır.
2. Kütüphaneleri Canlandırmak
Kütüphanelerin câzip hâle gelmesi, toplumda okuma alışkanlığını artırabilir.
Görme engelliler için sesli kitap projeleri gibi yenilikçi çözümler bu konuda umut vericidir.
3. Bilgiye Değer Vermek
Kitap okumayı maddî bir kazanç beklentisine dayandırmaktan vazgeçmeliyiz.
Bilgi, kendi başına bir değerdir ve insanın yaşamını anlamlandıran en önemli unsurlardan biridir.
Okumak, karanlığa karşı ışık tutmaktır. Aynı zamanda bir varoluş ifadesidir. “Okuyorum, o halde varım” diyebilen bir toplum, cehâleti yenebilir; daha âdil, bilinçli ve ileri bir geleceğin temelini atabilir.
Gayesiz okumalar, denizde rotasız bir gemiye benzer. Ancak bilinçli ve amaçlı bir okuma alışkanlığı, bireyi de toplumu da aydınlatır.
Karanlıkları aydınlığa dönüştürmek için okumak zorundayız.
Kendimizi geliştirmek, geleceğimizi şekillendirmek ve hayata daha derin bir anlam katmak için okumaya devam etmeliyiz.
Unutmayalım; ancak okuyarak var olabiliriz.