"Bıçağı elinde tutan değilim ben. Kimseyi görmedim düşümde. Görüldüm. Ne rüyam var benim, ne önümde bir kurban. Dedim ya, görülenim ben. Bıçağı elinde olanın ayaklarının dibine düşecek olan. Tutan değil, tutulan. Cazibem yok, meczubum çünkü.

Çağırmana gerek yok, kendim gelirim. Kendiliğimden. Bir bakışınla kan kesilirim. Saklama bıçağını, hakikaten incinirim.
Okşasın da bıçağıyla okşasın sevgili, derim, hiç şikâyet etmem, elinin tenime her değişinde cânına can veririm.

Sana ancak gözlerin kapalıyken görünürüm. Gözlerini açarsan, dayanamam ey yâr, hemen ayaklarının dibinde ölüveririm." 

Bu ifadeler Sayın Dücane Cündioğlu'na ait. 

İslâm felsefesi ve tasavvufu konusundaki derin bilgisiyle tanınan Cündioğlu, kurban ibadetini genellikle metafizik ve ahlâki bir çerçevede değerlendirir. 

Onun görüşlerine göre kurban, insanın Allah'a (C.C.) olan teslimiyetini, sevgisini ve sadakatini ifade eden derin bir anlam taşır. 

Kurban ibadeti, sadece bir hayvanın kesilmesi değil, aynı zamanda bir arınma ve kendini Allah'a (C.C.) adama sürecidir.

Kurban, insanın en değerli olanı Allah'a (C.C.) adaması anlamına gelir. 

Bu, insanın nefsini ve dünyevi arzularını terk ederek Allah'a (C.C.) teslim olmasıdır. 

Kurban, aynı zamanda insanın içsel bir yolculuğa çıkması ve kendini Allah'a (C.C.) adaması demektir. 

Bu bağlamda Cündioğlu, kurbanın sadece fiziksel bir eylem olmadığını, manevi bir derinliği olduğunu vurgular.

Cündioğlu, Hz. İbrahim (A.S.) ve oğlu Hz. İsmail'in kıssasını kurban ibadetinin en önemli örneği olarak değerlendirir. 

Kıssada Hz. İbrahim (A.S.), Allah'ın (C.C.) emrine uyarak en sevdiği oğlu İsmail'i kurban etmeye hazırlanır. Ancak Allah'ü Teâla, bu teslimiyetin ve adanmışlığın karşılığında İsmail'in yerine bir koç gönderir. 

Cündioğlu, bu kıssanın insanın Allah'a (C.C.) olan bağlılığını ve teslimiyetini en üst düzeyde gösterdiğini belirtir. Kurban ibadetinin toplumsal dayanışmayı ve yardımlaşmayı teşvik ettiğini de vurgular. 

Kurban ibadeti, sadece bireysel bir eylem değil, toplumsal dayanışmanın ve yardımlaşmanın da bir ifadesidir.

Kurban etinin paylaşılması, toplumdaki zengin ile fakir arasında bir köprü kurar ve toplumsal bağları güçlendirir. 

Bu paylaşım, aynı zamanda insanların birbirine olan sevgisini ve merhametini artırır. 

Cündioğlu, kurbanın ahlâki boyutuna da dikkat çeker. 

Kurban, insanın bencilliğini ve kibirini terk etmesini, alçakgönüllü ve cömert olmasını gerektirir. 

Özetleyecek olursak, Dücane Cündioğlu'nun görüşlerine göre kurban, derin manevi ve ahlâkî anlamlar taşıyan bir ibadettir. 

Kurban, insanın Allah'a (C.C.) olan bağlılığını, sadakatini ve sevgisini ifade ederken, aynı zamanda toplumsal dayanışmayı ve yardımlaşmayı teşvik eder. 

Bu ibadet, insanın Yaradan'ına olan yolculuğunda önemli bir adım, nefsini terbiye etmesi ve ahlâkî değerlerini güçlendirmesi için de bir fırsattır.