Herkesin hayatında bir yerlerde, zamanın ve mekânın ötesine geçerek özlem duyduğu anlar vardır. 

Benim için bu özlem, “beklemek” olarak adlandırılır. 

Beklemek, sadece bir süreç değil; zamanla yoğrulan, duygularla harmanlanan bir sevda biçimidir.

Nostalji, geçmişin hatıralarının günümüze taşınmasıdır ve beklemek, bu hatıraların en derinlerine işleyen bir duygudur. 

Gençlik yıllarında, bir tren garında ya da bir sokak köşesinde saatlerce beklediğimiz anları hatırlatır. 

O anlar, bir geleceğin, bir umut ışığının habercisi gibi görünürdü. 

Beklemek, her şeyin tam da olması gereken yerde olduğu, kalbin en derin köşelerinde yaşanan bir duygusal deneyimdi. 

O anlar, zamanın yavaşladığı, her anın değer kazandığı anlar olurdu.

Sevginin ve özlemin adıdır "beklemek", çünkü beklemek bir tür sadâkattir. 

Bir sevdayı, bir hayali, bir insanı beklemek, ona duyulan derin bir bağlılığın göstergesidir. 

Beklemek, zamanla şekil alan bir bağlılıktır ve bu bağlılık, ne kadar uzun sürerse sürsün, her geçen gün daha da güçlenir. 

O eski mektupları, yazılı kağıtları, renkli zarfları hatırlayın; her biri bir özlem, bir bekleyişin yansımasıydı. 

Ellerimizde tuttuğumuz kalemler, kâğıtlar, en güzel dileklerin ve özlemlerin taşıyıcısıydı. 

Ve her bekleyiş, her mektup, bir gün kavuşmanın hayalini beslerdi.

Beklemek, yılların ardında kalan o eski fotoğrafların yanında, gençlik yıllarının tatlı bir hatırası olarak kalır. 

Çocukluk ve gençlik yıllarındaki o uzun bekleyişler, zamanla birer masal gibi gelir. 

O eski köy yollarında, deniz kenarlarında ya da kış bahçelerinde geçen süreler, her bir bekleyişin içine gömülmüş anılardır. 

Gözlerimizin aradığı o siluetler, aslında bekleyişin verdiği güvende yer alan umutların, sevgilerin bir yansımasıdır.

Ve şimdi, teknolojiyle birlikte her şeyin hızlandığı bir dünyada, beklemek belki de daha da kıymetli hale geliyor. 

Ekranlarımızın arkasındaki bekleyişler, mesajların gelmesini, e-postaların yanıtlanmasını beklemek, o eski özlemleri, o derin sevgiyi hatırlatır. 

Geçmişte saatler süren bekleyişler, şimdi saniyeler içinde hızla geçip gidiyor, ama o bekleyişin kendisi hâlâ kalbimizde bir iz bırakıyor.

Sevginin adı beklemek. Çünkü beklemek, bir sevda masalının, bir özlem öyküsünün parçasıdır. 

Beklemek, her anın özlemi, her anın umut dolu beklentisidir. 

O eski günlerdeki gibi, beklemek, yüreğimizde taşıdığımız en kıymetli duygulardan biridir. 

Beklemek, geçmişin tatlı hatıralarını, geleceğin umutlarını ve bugünlerin özlemlerini bir arada tutan bir köprüdür.

Sonuç olarak, beklemek sadece bir eylem değil; bir sevgidir, bir özlemdir. 

Sevginin adı beklemek, zamanın ötesinde kalmış bir duygunun, geçmişin tatlı hatıralarının ve geleceğin umutlarının birleşimidir. 

Her bekleyiş, bir sevdanın derinliğini, sadâkatini ve bağlılığını anlatır; ve her bekleyiş, zamanla daha da değerli hâle gelir.