SUDANLI ZENCİ MUSA 

Son dönem tarihimizde pek çok efsanevi şahsiyet vardır.İslami zihniyetle dizayn edilen Osmanlı Devleti’ni ayakta tutabilmek için katlanmadıkları fedakarlık, göze almadıkları tehlike yoktur. Hepsinin amacı “Biz ölebiliriz, fakat bu ümmet ve millet yaşasın” idi. Hayatlarının baharlarından itibaren belki bir gün kendileri için yaşamadılar; pek çoğu canını, kimisi gençliğini gelecek nesillere verdiler. Bu cümleler Mehmed Niyazi’nin Zenci Musa’yı anlattığı bir yazısının ilk cümleleri.. Zenci Musa ve arkadaşları, fedakarlık dolu hayatları ve feragat timsali kişilikleriyle adeta bu toplumun vicdanı oldular. 
Mehmed Akif Ersoy’un “Eşref Bey’in emireri Zenci Musa , Omuzundan arşa yükseldi nebi İsa..” diyerek Safahat’ına dahil ettiği Zenci Musa sadece Safahat’ta değil hepimizin gönlünde başköşede ağırlanmaya layık bir kahramandır. Aslen Sudanlı olan Zenci Musa Girit’te dünya’ya geliyor. Kahire’de yaşayan ve tam bir Osmanlı hayranı olan dedesi Zenci Musa’yı, İslamı iyi öğrenmesi ve Osmanlı’yı yakından tanıması için yanına alıyor ve büyük ihtimam gösteriyor. Türk mahallesinde büyüyen Sudanlı Zenci Musa Türkçeyi de çok iyi öğrenmiş oluyordu. 

Tarih 1900’lü yılların başını gösteriyordu. Osmanlı İmparatorluğu’nun topraklarına hakim olmak isteyen İtalya, Fransa ve İngiltere, Osmanlı topraklarını kendi topraklarına katmak için fırsat kolluyordu. Aralarında paylaşmak için gizli gizli çeşitli planlar yapıyorlardı. İşte bu planların dahilinde 1911 yılında İtalya, İngiltere ve Fransa ile anlaşma yaptı. Osmanlı’ya savaş açarak, Trablusgarp’a asker çıkardı. Trablusgarp’ın İtalyanlarca işgal edildiğini öğrenen Osmanlı ordusunun genç subaylarından bir bölümü Trablusgarp’ı savunmak için gönüllü olarak cepheye gittiler. Mustafa Kemal, Binbaşı Enver Bey, Nuri Bey (Conker), Fethi Bey (Okyar) de bu subaylar arasındaydı. Zenci Musa da bağlı olduğu birlikle beraber bu savaşta İtalyanlar’a karşı yüreğini koyarak savaştı.Trablusgarp savaşı devam ediyordu ki 1912 yılında, bir yıl sürecek Balkan Savaşı patlak verdi. Trablusgarp’ta savaşan askerler, Balkan Cephesi’nde görevlendirilmek üzere İstanbul’a gönderildi. Zenci Musa da Trablusgarp’tan sonra bu sefer Balkan Cephesi’nde savaştı vatanı için.
 
1913 yılında Balkan Savaşları yeni bitmişti ki, 1914 yılında tüm dünya milletlerini etkileyecek 1. Dünya Savaşı başladı. Osmanlı İmparatorluğu da dört yıl gibi çok uzun bir zaman sürecek bu savaşın içinde buldu kendini. Türkler, Çanakkale cephesinde, Kafkas, Irak ve Kanal cephelerinde işgal kuvvetlerine karşı var gücüyle savaştı. Çanakkale cephesinde korkusuzca savaşan askerler arasında yine Zenci Musa vardı.
 
Zenci Musa, o dönem Teşkilât-ı Mahsûsa’da görev alan Kuşçubaşı Eşref Bey’in emrinde de çalışıyordu. Vatana hizmet etmek için zorlu görevler üstleniyordu. Teşkilât-ı Mahsûsa, günümüzdeki Milli İstihbarat Teşkilatı’nın karşılığıdır.
 
Eşref Bey’in emrinde çalışan Musa’ya, bir gün 300.000 altını Yemen’de Tevfik Paşa’ya teslim etme görevi verildi. Altınlar, düşman güçleri ile savaşan Türk kuvvetlerine silah alımı için kullanılacaktı. Bu altınların, düşman askerlerinin eline geçmeden, eksiksiz olarak Tevfik Paşa’ya teslim edilmesi gerekiyordu. Her tarafta işgal kuvvetlerinin askerleri kol geziyor, ajanları kulaklarını dört açmış, duydukları her haberi değerlendiriyordu. Bu zorlu şartlar altında Zenci Musa, altını yerine ulaştırarak, kendisine verilen görevi başarıyla yerine getirdi.
“BU İŞ DAHA BİTMEDİ...”

İşgal kuvvetleri komutanı General Harrington, İstanbul’da Galata gümrüğünü gezdiği sırada, kendisine “İşte 300 bin altını Yemen’e kaçıran Zenci Musa bu” denildiğinde hemen onun yanına gider ve şöyle der: “Türkler için değil,eğer bizimle çalışırsan seni altına boğacağım” .Zenci Musa’nın bu sözlere karşı verdiği cevap, bir kişinin değil; haysiyetin, asliyetin, şahsiyetin ve bin yıldır İslam Medeniyetine bayraktarlık yapmış bir milletin cevabı idi: “Her teklif herkese yapılmaz. Bu sözleriniz beni ancak rencide eder. Benim bir devletim var: Devlet-i Osmani, bir bayrağım var: ay-yıldızlı bayrak, bir kumandanım var: Eşref Bey.Ey Komutan! Bu iş daha bitmedi, sizinle mücadelemiz devam edecek ...” Bu sözler üzerine general,karşısında duran bu zenci Türk'ün sadakati,vatanına duyduğu sevginin büyüklüğü ve vekarlığı karşısında hayretler içinde kaldı.Şunu rahatlıkla söyleyebiliriz ki “anlamak” fiili mana yükünü, ancak 2,5 milyon şehitle, 2,5 milyon hayatın sönüşüyle bitirilmiş Birinci Dünya Savaşının sona erdiği günlerde, işgal edilmiş bir İstanbul’da, “Bu iş daha bitmedi” diye düşünebilen ve bunu işgalcilerin en yüksek rütbelisinin yüzüne haykıran bir adamı anlayabilirsek inanınki bu yaşadığımız asır İslam'ın ve Türk'ün asrı olacaktır. Artık bize düşen İslam dünyasına abeylik yapmaya hazırlanma zamanıdır.Yeterki milletçe şu ayağımızda ki pırangaları hep beraber kırmış olalım,bir olalım,beraber olalım, kardeşçe yaşama sanatını öğrenmiş olalım.İşte Zenci Musa, Trablusgarp’tan Balkan Savaşına, Çanakkale’den Kudüs’e, Yemen’den İstiklal Harbine kadar yangın neredeyse oraya koşmuş bu ümmet ve millet için canla başla mücadele etmiş bir yiğitler sultanıdır. 
İstanbul Galata gümrüğünde hamallık yaptığını öğrenen  Ali Paşa,yanına gidiyor.Sana   emekli maaşı bağlamak istiyorum diyor.Çünkü Zenci Musa, çok hastaydı ve parasal olarak ihtiyaç içerisindeydi. Buna rağmen Zenci Musa “Paşam, ben bu fakir milletin emekli maaşını alamam” diyerek teklifi geri çeviriyor. Zenci Musa öldüğünde, bavulundan; bir Osmanlı haritası, Kuşçubaşı Eşref ‘in resmi, bir de kefen çıkmıştır.
 
Zenci Musa ve onun gibi bu vatan topraklarının bağımsızlığı ve biz gelecek nesiller için canlarını hiçe sayarak savaşan, çalışan, vatanın çıkarlarını, kendi kişisel çıkarlarının üstünde tutan, vatanını, milletini büyük bir sadakatle seven milyonlarca ismini bilmediğimiz kahramanımız büyük “vatansever”lerdir.Onların vatanları için yaptıkları bunca fedakarlığın yanında bizlere onları ve verdikleri mücadeleyi hiç unutmamak, ülkemiz ve milletimiz için çok, daha çok çalışmak düşüyor.Ey Zenci Musa! gittiğin yerlerde seninle yanyana yürümek vardı, düşmanla vuruştuğunda seninle omuz omuza olmak vardı.  Senin gibi kahramanları,ruh adamlarının yaptıklarını konuşurken konuşmak ve dinlemek nekadar anlamlı...
Mevlam senin gibi bizlerede imanlı biryürek versin,ruhun şad olsun.Seni hayr ile yad ediyoruz Ey Sudanlı Zenci musa! Allah'ın selamı rahmeti,bereketi üzerine olsun.(amin)