Bilindiği gibi, ilk Selçuklu hükümdarlarının Anadolu’yu bir Türk yurdu haline getirme çalışmaları sonucunda batıda Marmaraya ulaştılar. Ancak 1096-1099 yılarında yapılan I. Haçlı Seferi sonunda Marmaradan uzaklaşarak İç Anadolu yaylasına çekilmek zorunda kaldılar.1204 yılındaki 4.Haçlı Seferinden sonra Bizansın dağılmasıyla, İznik’te Laskaris tarafından İznik Rum Devleti, Kommenos kardeşler (Aleksi ve David) tarafından da Trabzon’da Trabzon Rum İmparatorluğu kuruldu.
Sinop Fatihi I.İzzeddin Keykavus’un tahta çıktığı yıllarda Selçuklu Devleti, bir tarafta Trabzon ve İznik rum devletleri, Kozan’da Ermeni Kontluğu, Antalya’yı da Rumlar geri alınca denizlerde kıyısı olmayan bir kara devleti durumundaydı.
Sinop ise bilindiği gibi Karadeniz’in tek doğal limanı olup, önemli bir ithalat ve ihracat merkezi idi. Ve Trabzon Rum Devletinin elinde bulunuyordu.
I.İZZEDDİN KEYKAVUS’UN TAHTA ÇIKIŞI
Selçuklu Sultanı I.Gıyaseddin Keyhüsrev İznik Devleti ile yapılan Alaşehir Savaşında ölünce, oğlu Malatya Meliki I. İzzeddin Keykavus Tahta çıktı.(1211) Buna itiraz eden kardeşi Alaaddin Keykubat’la Kayseri ve Ankara’da yaptığı savaşları kazanarak durumunu kesinleştirdi. Kardeşini öldürme kararından hocasının sözünü dinleyerek vazgeçti ve onu Malatya’ya hapse gönderdi. Bir yılı geçen bu sürede Antalya Rumları, 1207’den beri Selçukluların elinde olan Antalya’yı geri aldılar.
I.İzzeddin Keykavus durumun sağlamlaştırdıktan sonra ilk hedef olarak Sinop’u seçti. Kuzey –Güney ticaret yollarının Karadeniz’e ulaştığı en önemli yer Sinop idi. Karadeniz ticaretinin Anadolu’ya açılan ilk kapısı idi. Keykavus Başkent Konya’dan hareketle Sivas’a geldi.
I.İzzeddin Keykavus durumun sağlamlaştırdıktan sonra ilk hedef olarak Sinop’u seçti. Kuzey –Güney ticaret yollarının Karadeniz’e ulaştığı en önemli yer Sinop idi. Karadeniz ticaretinin Anadolu’ya açılan ilk kapısı idi. Keykavus Başkent Konya’dan hareketle Sivas’a geldi.
SİNOP KALESİNDE TÜRK BAYRAĞI
I. İzzeddin Keykavus İznik Rum Devleti ile antlaşma yapıp batı tarafını sağlama aldıktan sonra Sivas’a gelerek hazırlıklara başladı. Trabzon –Rum İmparatoru Alexsios bunu haber almış olmalı ki, süratle Sinop ve çevresine gelerek saldırıya geçmiş ve uc bölgelerini tacize başlamıştı. Sivas’ta hazırlıklar devam ederken Aleksios’un Sinop’ta olduğu mühürlü bir mektupla Keykavus’a bildirildi. Sultan bu durumu gizli görüşmeye çağırdığı ileri gelenlerden oluşan danışma kurulun açıkladı. Şok olan üyeler derhal saldırıya geçilmesini önerdiler. Temkinli hareket eden Keykavus önce Sinop’u bilen birini buldurdu. Deniz yardımı engellenmeden Sinop’un karadan fethedilmesinin çok zor olduğunu öğrendi.
Ordunun ağırlıkları yola çıkarılırken önden casuslar gönderildi. O sırada Aleksios gayet rahat bir şekilde 500 güvenilir adamıyla Sinop ormanlarında sürek avına çıkmış, bir çeşme başında içkili partiler düzenlemekle meşguldü. Uc komutanları bu durumu öğrenince sevinçten külahlarını havaya attılar. Sinop dışındaki imparatoru bir baskınla kolayca esir alıp Zeredhane-i Hassa (cephanelik) hapsederek durumu Keykavus’a bildirdiler.
Keykavus Sinop sınırına geldiğinde karşılama töreni yapıldı. Aleksios’u esir alan uc askerleri sıra halinde beklerken Sultan yaklaştığında atlarından inip yer öptüler. Komutanlar da sıra ile el öptüler. Sultanın otağına bağlı olarak getirilen esir imparator Aleksios sultanın önünde yer öptü. Keykavus ona iltifatlar ederek gönlünü aldı.
Ertesi gün Selçuklu ordusu şehrin önünde toplanarak Sinop’u kuşattı. Ancak denizden gemilerle yardım almaları önlenemediği için direnç kırılamadı. Bunun üzerine Keykavus’un emriyle Behram Taranblusu isimli asker, 1000 askerle sahile inerek, şiddetli çarpışmalardan sonra gemileri yaktı.
Keykavus kuşatmanın çabuk bitmesi için esir imparator Aleksios’tan, adamlarından birini kaleye göndererek içerdekileri teslim olmaya ikna etmesini istedi. Kendi imparatorlarının elçiler vasıtasıyla teslim olmaları isteğini kaledekiler kabul etmediler. Aleksios öldürülürse yerin oğullarından birinin geçebileceğini söylediler. Keykavus, imparatora bir elçi daha gönderttiyse de durum değişmedi.
Bunun üzerine Keykavus hem kuşatmanın şiddetini arttırdı hem de imparatora kalenin tam karşısındaki meydanda işkence yaptırdı. Çaresiz imparator kalenin burçlarından kendisini seyreden soydaşlarına “ Ey dinsizler!.. Şehri kimin için koruyorsunuz; beni öldürecekler; sizi de kılıçtan geçirecekler; kadınlarınızı ve çocuklarınızı esir alacaklar” diye bağırdı. Kaledekiler aldırış etmediler. Ertesi gün işkencenin dozu arttırıldı.
Sonunda kaledekiler Keykavus’un kararlılığı karşısında ümitsizliğe kapıldılar. Denizden yardım alınmayınca zor duruma düştüler. Teslim olmaktan başka çarelerinin kalmadığını anlayan Sinop ileri gelenleri Keykavus’a gönderdikleri elçiler ile imparatorun serbest bırakılması, kendilerine aman verilerek istedikleri yere gitmek şartıyla teslim olacaklarını bildirdiler. Bu durumu hemen kabul eden Keykavus, bir ahitname yazarak elçilerle kaleye gönderdi. İstedikleri ahitnameyi alan kale ileri gelenleri, gönderdikleri yeni bir elçilik heyeti ile burçlara dikilmek üzere Sultanın sancağını istediler. Sultanın has adamları, komutanlar ve esir imparatorun adamlarından oluşan bir heyet, saltanat sancağını törenle kaleye götürdüler ve fetih alameti olarak 1.Kasım.1214 Cuma Günü burca diktiler.
Keykavus aynı günün akşamı kale önünde sazlı-sözlü, içkili “bezm” düzenledi. Ertesi sabah komutan ve askerler atları üzerinde geçit töreni yapıldı. Aleksios’ta ayakta olarak törene katıldı. Bu sırada bir gün önce kaleye sancağı götürenlerle şehir ileri gelenleri kaleden çıktı. Sultanın elinin öperek şehrin anahtarını takdim ettiler. Müneccimlerin belirlediği uğurlu bir günde Keykavus şehre girdi. Şehir halkı sultanın üzerine altın ve gümüş paralar saçtılar. Devlet büyüklerinin ve komutanların katıldığı büyük bir bezm düzenlendi. Bu bezmi ayakta izleyen Aleksios daha sonra Keykavus’un izniyle oturabildi. Ertesi gün Sultanın emri ile bir antlaşma metni hazırlandı:
1- İmparator serbest bırakılacak.
Ordunun ağırlıkları yola çıkarılırken önden casuslar gönderildi. O sırada Aleksios gayet rahat bir şekilde 500 güvenilir adamıyla Sinop ormanlarında sürek avına çıkmış, bir çeşme başında içkili partiler düzenlemekle meşguldü. Uc komutanları bu durumu öğrenince sevinçten külahlarını havaya attılar. Sinop dışındaki imparatoru bir baskınla kolayca esir alıp Zeredhane-i Hassa (cephanelik) hapsederek durumu Keykavus’a bildirdiler.
Keykavus Sinop sınırına geldiğinde karşılama töreni yapıldı. Aleksios’u esir alan uc askerleri sıra halinde beklerken Sultan yaklaştığında atlarından inip yer öptüler. Komutanlar da sıra ile el öptüler. Sultanın otağına bağlı olarak getirilen esir imparator Aleksios sultanın önünde yer öptü. Keykavus ona iltifatlar ederek gönlünü aldı.
Ertesi gün Selçuklu ordusu şehrin önünde toplanarak Sinop’u kuşattı. Ancak denizden gemilerle yardım almaları önlenemediği için direnç kırılamadı. Bunun üzerine Keykavus’un emriyle Behram Taranblusu isimli asker, 1000 askerle sahile inerek, şiddetli çarpışmalardan sonra gemileri yaktı.
Keykavus kuşatmanın çabuk bitmesi için esir imparator Aleksios’tan, adamlarından birini kaleye göndererek içerdekileri teslim olmaya ikna etmesini istedi. Kendi imparatorlarının elçiler vasıtasıyla teslim olmaları isteğini kaledekiler kabul etmediler. Aleksios öldürülürse yerin oğullarından birinin geçebileceğini söylediler. Keykavus, imparatora bir elçi daha gönderttiyse de durum değişmedi.
Bunun üzerine Keykavus hem kuşatmanın şiddetini arttırdı hem de imparatora kalenin tam karşısındaki meydanda işkence yaptırdı. Çaresiz imparator kalenin burçlarından kendisini seyreden soydaşlarına “ Ey dinsizler!.. Şehri kimin için koruyorsunuz; beni öldürecekler; sizi de kılıçtan geçirecekler; kadınlarınızı ve çocuklarınızı esir alacaklar” diye bağırdı. Kaledekiler aldırış etmediler. Ertesi gün işkencenin dozu arttırıldı.
Sonunda kaledekiler Keykavus’un kararlılığı karşısında ümitsizliğe kapıldılar. Denizden yardım alınmayınca zor duruma düştüler. Teslim olmaktan başka çarelerinin kalmadığını anlayan Sinop ileri gelenleri Keykavus’a gönderdikleri elçiler ile imparatorun serbest bırakılması, kendilerine aman verilerek istedikleri yere gitmek şartıyla teslim olacaklarını bildirdiler. Bu durumu hemen kabul eden Keykavus, bir ahitname yazarak elçilerle kaleye gönderdi. İstedikleri ahitnameyi alan kale ileri gelenleri, gönderdikleri yeni bir elçilik heyeti ile burçlara dikilmek üzere Sultanın sancağını istediler. Sultanın has adamları, komutanlar ve esir imparatorun adamlarından oluşan bir heyet, saltanat sancağını törenle kaleye götürdüler ve fetih alameti olarak 1.Kasım.1214 Cuma Günü burca diktiler.
Keykavus aynı günün akşamı kale önünde sazlı-sözlü, içkili “bezm” düzenledi. Ertesi sabah komutan ve askerler atları üzerinde geçit töreni yapıldı. Aleksios’ta ayakta olarak törene katıldı. Bu sırada bir gün önce kaleye sancağı götürenlerle şehir ileri gelenleri kaleden çıktı. Sultanın elinin öperek şehrin anahtarını takdim ettiler. Müneccimlerin belirlediği uğurlu bir günde Keykavus şehre girdi. Şehir halkı sultanın üzerine altın ve gümüş paralar saçtılar. Devlet büyüklerinin ve komutanların katıldığı büyük bir bezm düzenlendi. Bu bezmi ayakta izleyen Aleksios daha sonra Keykavus’un izniyle oturabildi. Ertesi gün Sultanın emri ile bir antlaşma metni hazırlandı:
1- İmparator serbest bırakılacak.
2- Sinop ve çevresi dışında bütün Canik ülkesi Aleksios ve çocuklarına bırakılacak.
3- İmparator her yıl Sultanın hazinesine:
a- 10000 dinar (altın)
b- 5000 baş at
c- 2000 baş sığır
d- 10000 baş koyun
e- 50 yük çeşitli hediye vergi olarak gönderecek,
4- Sultan istediği zaman, İmparator tabi hükümdar olarak imkânı nispetinde Selçuklu ordusuna asker verecektir.
Böylece Trabzon Rum Devleti Selçuklulara vassal (bağlı) oldu. Keykavus Sinop sahillerinde bir saat süren birlikte gezi yaptıkları Aleksios’u bir gemi ile Trabzon’a gönderdi.
Fetihten sonra bir süre daha Sinop’ta kalan Keykavus, yaptığı teşkilat ve tayinlerle Sinop’u kısa sürede bir Türk ve Müslüman beldesi haline getirdi. Şehrin düşüşü sırasında memleketin çeşitli yerlerine dağılmış olan Türklerin Sinop’a gelmelerini sağladı. Şehrin kilisesini hemen camiye çevirtti. Şehre vali, kadı, hoca, hatip, müezzin gibi görevliler atadı. Kalenin yıkılan yerlerini onarttı. Sefere katılan komutanların ayrı ayrı masrafa katılmalarını sağlayarak, bir iç kale daha yaptırdı. Ayrıca komutanlarından birini bölgenin sübaşılığına atadı. Şehrin valiliğini Hristiyan tacirlerle iyi ilişkiler kurabileceğini göz önüne alarak, Ermeni asıllı dönme Hetum adında birine verdi. Şehrin ekonomik gelişmesi için valilere gönderdiği fermanla memleketin her tarafından zengin kişilerin seçilmesini ve Sinop Şehrine gönderilmesini istedi. Ayrıca Sinop’a gelmek isteyip de gayrı menkullerini satmakta güçlük çekenlere devlet desteği sağladı.
Böylece, Sinop’un fethini bütün cephesiyle tamamlamış olan Keykavus, ordusuyla Sivas’a döndü.
Sinop’u fetheden Keykavus’a Sultanü’l –Galip Ünvanı verildi. Kendisi 1220’de öldüğünde yerine kardeşi I.Alaaddin Keykubat geçti. Sinop’taki Alaaddin Camiinin ismi ondan geliyor. Ve camiinin kapısında 1214yazılı. Ancak 1220’de tahta çıkıncaya kadar Malatya civarında bir kalede (Minşar Kalesi ve kısa bir süre Gezerpirt Kalesi) gözaltında tutulan Alaaddin’in 1214’te Sinop’ta cami yaptırması söz konusu olamaz. Kendi döneminde yapılmışsa o zaman kapısına (1220-1237) yazılmalıdır. Selçukluların en parlak dönemi Alaaddin Keykubat Dönemi olduğu içinde, onun ismi verilmiş olabilir.
Daha önce 1085’te Emir Karatekin tarafından Türklerin eline geçmiş olan Sinop kısa bir süre Türklerin idaresinde kalmıştır. (Süresi bilinmiyor) .
1.Kasım 2012 Sinop Kalesine Türk Bayrağının çekilişinin 798.yılıdır. Sonsuza dek orada kalacaktır.