Bir başka yaşanır Eylül akşamları… 

Hava serinlemeye başlar, sokak lambalarının ışığında sararan yapraklar bir bir toprağa düşer. 

Gözlerimizin önünde yazın yorgunluğu, geçmişin anıları gibi usulca dökülür. 

Bir şeylerin bittiğini, yerini başka bir şeye bıraktığını fark ederiz. 

Eylül akşamları, sessiz bir veda gibidir; sıcak günlere, uzun gecelere, içimizde bir zamanlar yeşermiş olan umutlara veda. 

Ömrümüzden ne dökülüyor, ah bir bilseniz...

Her Eylül, bir parça daha bırakır insan geride. 

Gençliğin deli dolu coşkusu, yaz sıcağında terleyen hayaller, ansızın beliren yaz aşklarından geriye kalan buruk tebessümler… 

Hepsi birer birer dökülür. 

Bir ağacın yapraklarını kaybedişi gibi, insan da Eylül'de kaybeder bir şeyleri. 

Kimi anılarını, kimi duygularını, kimi geçmişte kalmış bir hayalini. 

Her kaybediş, yeni bir başlangıcın habercisidir aslında. 

Çıplak kalan dallar, kışın soğuk yüzüyle karşılaştığında, o güçsüz sandığımız ağaçların baharda yeniden filizleneceğini bilmeyiz.

Eylül akşamlarında, içimize çöken o hüzün, kaybedişin ağırlığı değil midir? 

Yazın telaşı bittiğinde, geriye kalan sessizliktir insanı düşündüren. O sessizlikte, kaybettiklerimizle yüzleşiriz. 

Eylül, hesaplaşmaların ayıdır belki de. Kendimizle, geçmişimizle, hayallerimizle...

Bir sokakta yürürken, hafif esen rüzgârın yüzümüze vurduğu o an… 

İşte o anda, içimizde bir şeyler kırılır. Belki de artık geri dönülmez olduğunu hissettiğimiz şeylerdir bunlar. 

Çocukluğumuzdan kalma bir naiflik, bir dostluk, belki de ilk gençlik aşkımız. Rüzgârla birlikte kayıp gider ömrümüzden. 

Ne kalır geriye? 

Eylül’ün o kendine has sarı ışığı altında, sadece bir zamanlar elimizde tuttuğumuz ama şimdi avuçlarımızdan kayıp giden anılar.

Ve yine de, Eylül akşamları bir vedadan ibaret değildir. 

Her dökülen yaprak, toprağa can olur. 

Her kaybedilen şey, içimizde yeni bir şeyin doğmasına vesile olur. 

Bazen bu, daha derin bir bilgelik, bazen yeni bir umut, bazen de sessiz bir kabulleniştir. 

Ömür, her Eylül'de bir kez daha yenilenir, tıpkı doğa gibi. 

Dökülen yapraklar, giden anılar, biten aşklar... 

Hepsi, bizi yeniden var eder.