Karayollarının müdavimidir tırcı kamyoncu ve otobüscüler. tır ve kamyonlar yük, otobüsler yolcu taşır. şöförlere gelince bir çoğu dert taşır. bir dokun bin ah işit türünden, her şeyi hesap etmek gerektir yoksa açık büyür yama tutmaz olur. neden derseniz masraf büyük, navlun küçüktür. sen yüklersin, tonlarca ağırlığındaki yükü taşırsın binlerce kilometre, lastiğin aşınır, aracın yıpranır, sık sık bakım gelir. mal sahibiysen bir nebze belki lakin şöföre para gerekir, bir bakarsın elde var sıfır. sıfırı boşver bari eksiye düşmesen... araç acıkır, mazot gerek; ev halkı acıkır, yemek gerek; maliyeye para gerek. gel de dertlenme... velhasılı ne öldürür ne güldürür sen çalışırsın el malı götürür. komisyoncular oturduğu yerden kasayı doldurur. bir de keyifli keyifli sırıtır pişmiş kelle misali. navlunu üç alır kamyoncuya bir verir. bir de üstüne işlerin kesatlığından dem vurur. garibim kamyoncu on numara yağ mı kullansın çakma mazot mu yaksın? ne yapsa dert... ikisi de motoru yer. motor yaptırmak dünya para. iki arada bir derede geçinmek için çabalar. abuk subuk tabelalar nedeniyle yediği cezalar da cabası... bir de emeğinin karşılığında hak ettiğin saygı yerine, "kamyoncu işte ne olacak" sözleriyle muhattap olmak en acısı. neden bu haldeyiz? çokta araştırmaya gerek yok aslında. birbirimize saygımız yok. meslek erbabları arasında dayanışma ve tutkunluk yok. bazı cemiyetler kurulmuş lakin onların da derdi esnafın parasını alıp çar çur etmek. gözle görülür, elle tutulur bir icraat yok. yahu, türkiye genelinde kamyoncunun adam yerine konulduğu tesis bile yok. yıllar evvel (yirmi sekiz yıl) meslek icabı yurt dışında transportculuk yaptık. neredeyse avrupa ülkelerinin tamamını gezmek nasip oldu. meslek erbabına verilen değeri gördük. teker döndüğü müddetce para kazanıyor adamlar. şoförlerin rahat etmeleri için her şey bir bir düşünülmüş. araç park yerleri her tesiste ücretsiz, duş imkanı sağlanmış. duş deyip geçmeyin yolda olan insanın en büyük ihtiyacı, hem de tertemiz bir ortamda.
geçen yaz şöyle bir tur yapalım dedik. atladık tıra, erzurum, erzincan, kars, ağrı, van, gümüşhane, giresun, ordu, samsun, istanbula kadar uzandık. bir van gölünde yüzerek duş ihtiyacını giderebildik, bir de ağrıda bir benzinliğin kenarında açık havada hortumla yıkanabildik; o da ıssız bir yer olduğu için. bir çok dinlenme yerlerinde ise tuvaletlerin durumu içler acısı. hani derler ya it bağlasan durmaz denilen türden. yahu, bu meslek erbaplarının hak ettiği bu mudur ALLAH aşkına? yahu, teker dönmese hayat durur. adamlar dünyayı taşıyor. biraz da olsa saygıyı hak etmiyorlar mı?
Gelelim şehirler arası yolcu taşıyan otobüscülerin haline. son model afilli araçlarla yollarda oldukları için çok para kazandıklarını sanmayın. işin içine biraz girince durum apaçık görülüyor. bu sektörde de parayı aracılar ve şirketler götürüyor. neredeyse adamlar her otobüse ortak gibi. bir yazıhaneci düşünün on araç bağlı olsun, ortalama araç başına kestiği komisyon yüzde otuzları buluyor. keyfilikte cabası. her araçta ortalama iki şöför ve iki muavin bulunuyor. araçlar her garaja giriş ve çıkışlarda yüksek ücretler ödüyorlar. misal, istanbul otogarı yüz beş lira çıkışta para alıyor. bunun karşılığında verdiği hiçbir hizmet yok. otobüslerin durak yaptığı garaj altlarında pislikten geçilmiyor. ağır kokular da cabası. birileri diyebilir, temiz tutsun otobüscüler. nasıl temiz tutacaksın yahu, ihtiyaç gidermek için bile bir yer yapmamışsın. her yer mezbelelik. madem bu kadar para alıyorsun, bari hizmetin olsun. sırf insan oldukları için bari değer verin bu insanlara. halbuki onlar, yolcularını rahat ettirebilmek için son derece gayret sarf ediyorlar. araçlar tertemiz, personel temiz, titiz. sırf kendi gayretleriyle bu durumdalar. gece gündüz yollardalar. otoban para, mazot para, garajlar para, ikramlar para, personel para... bazen aldığın yolcunun bileti bile karşılamıyor otogar ücretini. vel hasılı dostlar, yolların emekçilerinin hali bu. dileriz, tüm bu durumları ele alıp bir hal yoluna koymak için gayret eden birileri çıkar ....