Siz üniversite önünden geçerken hiç ağladınız mı? Peki ikna odalarında inancınız gereği taktığınız başörtüyü çıkarmanız konusunda ikna edilmeye zorlandınız mı?  
Türk demokrasi tarihinin kara lekesi 28 Şubat darbesinin üzerinden tam 28 yıl geçti… 
O gün neler oldu? 28 Şubat 1997'deki MGK bildirisi ile Necmettin Erbakan hükümeti istifaya zorlandı, binlerce başörtülü kadın kamudan atıldı. Dayatma ve zorbalıklarla insan hakları ihlal edildi. Necmettin Erbakan’ın önüne koyulan 18 maddenin altına imza atılması istendi. O dönemin izleri silinse bile yaşanan karanlık günler unutulmadı… 
Türk siyasi tarihinde çok partili hayata geçilmesiyle birlikte neredeyse her on yılda bir darbe veya muhtıralar yaşanmıştır. Bu darbelerden birisini de yüz binlerce insanın temel haklarını ihlal eden ve diğer klasik darbelerden ayrışmasından ötürü “Post-modern Darbe” olarak nitelendirilen 28 Şubat Darbesi oluşturmaktadır.  28 Şubat Darbesi, doğrudan halkın bir kesimine ve onun yaşam biçimine yönelik yapılması, medya, sermaye, bürokrasi, yargı ve üniversitelerin de desteğini alması nedeniyle diğer darbelerden ayrışmaktadır. Vesayetçi komutanların “Demokrasiye balans ayarı yaptık” deyip, bin yıl süreceğini iddia etmeleri arkalarına aldıkları güç ile mümkün olmuştur.Kıyafetle ilgili kanuna aykırı olarak ortaya çıkan Türkiye'yi çağ dışı bir görünüme yöneltecek uygulamalara mani olunmalı, bu konudaki kanun ve Anayasa Mahkemesi kararları taviz verilmeden öncelikle ve özellikle kamu kurum ve kuruluşlarında titizlikle uygulanmalı emrini verenler, 28 Şubat sürecinde, en temel hak ve özgürlüklerden din ve inanç hürriyetini yoğun ve sistematik biçimde ihlal etmişlerdir. Özellikle yayınlanan18 maddelik kararnamenin 13.maddesi “Kıyafet Kanunu'na aykırı olarak ortaya çıkan uygulamalara kesinlikle mani olunmalı” idi. Lakin din ve vicdan hürriyeti, hem uluslararası insan hakları müktesebatı hem de ulusal mevzuatımızca güvence altına alınmış temel bir hak değil miydi?Anayasa’nın “Din ve vicdan hürriyeti” başlıklı 24’üncü maddesine göre “Herkes, vicdan, dini inanç ve kanaat hürriyetine sahiptir.” Birleşmiş Milletler (BM) İnsan Hakları Evrensel Beyannamesi’nin 18’nci maddesi ile Medeni ve Siyasi Haklar Sözleşmesi’nin 18’inci maddesi din ve vicdan hürriyetini güvence altına almaktadır. Avrupa İnsan Hakları Sözleşmesi’nin 9’uncu maddesine göre “Herkes düşünce, vicdan ve din özgürlüğüne sahiptir; bu hak, din veya inanç değiştirme özgürlüğü ile tek başına veya topluca, kamuya açık veya özel ibadet, öğretim, uygulama ve ayin yapmak suretiyle dinini veya inancını açıklama özgürlüğünü de içerir.” Bu maddeler ışığında o dönem ülkemizde özellikle kadınlara esaret var diyebilir miyiz? 
28 Şubat döneminden en çok etkilenen grupların başında kadınlar gelmekteydi. Bu dönemde kadınlar hem dini inanç ve kanaatleri, hem de cinsiyetleri nedeniyle maruz kaldıkları ayrımcı uygulamalarneticesinde birçok temel hak ve özgürlükten mahrum bırakıldı. 12 Eylül 1980 Askeri Darbesi'nin ardından çıkarılan ve yaklaşık 31 yıldır yürürlükte kalan 'kamuda kılık kıyafet yönetmeliği' nedeniyle kadınlar, kamu kurumlarında başörtüleriyle çalışamıyordu. Ama bazı üniversitelerde senato kararlarında aksi belirtilmediği sürece “ki çoğunlukla aksi belirtiliyordu” sözde  öğrenciler başı kapalı bir şekilde derslere girebiliyordu. Ancak ders notları sistematik olarak düşürülüyor, mobinge maruz kalınıyordu.  
Ez cümle; 90’lı yıllarda üniversite hayalinden vazgeçen 2013’te başörtü yasağının kalkmasıyla 4 çocuklu bir kadın olarak üniversitede öğrenim hayatına başlayan, şuan yüksek lisans mezunu olarak hayatını idame ettiren Aliye Gün olarak Cumhurbaşkanıma en derin şükranlarımı sunuyorum. 27 Şubat 2011’de darül bekaya irtihal eden merhum Necmettin Erbakan’ıda rahmetle yâd ediyorum. Bundan sonra artık hiçbir şey eskisi gibi olmayacak… 
Aliye Gün 
Siyaset  Bilimci/Yaşam Koçu