Eğitim üzerine sayısız tanım ve sistem açıklamaları yapılmaktadır. Tanım ve sistem açıklamaları yapan kişi ya da kişilerin bir kısmı eğitimci olmakla birlikte bir kısmı da farklı meslekleri icra eden insanlardan oluşmaktadır.

Eğitimle alakalı sorunları çözmeye sanıyorum sorunun tespiti ile başlamak yerinde olacaktır. 
Öyleyse eğitimin temel sorunu ya da sorunları nedir sorusunu sorarak başlamak yerinde olacaktır.

Kanaatim odur ki ülkemizde eğitimin temel sorunu öğrencilerimizin eğitim öğretim sürecinde pasif olmaları, öğretmenlerimizin ise aktif rol alarak sadece bilgi aktarımında bulunmalarıdır. Oysa eğitim öğretim sürecinde öğrencilerimizin aktif öğretmenlerimizin ise rehber, yol gösterici olması gerekmektedir. 

Bilgi aktarımı esnasında pasif kalan öğrenci sadece not almak ve dinlemekle kalmaktadır. Bu da öğrencinin öğrendiği bilgilerinin kalıcı olmasını olumsuz etkilemekte ve öğrenciyi düşünmeye, eleştirmeye sevk etmemektedir. Öğrencilerimizin yaratıcı, özgün ürünler ortaya koyabilmesi ve öğrenilen bilginin kalıcı olabilmesi için düşünmeye, eleştirmeye, çıkarımda bulunmaya ihtiyacı vardır. 

Öğrenciye düşünme, eleştirme ve çıkarımda bulunma fırsatı vermeyen eğitim sistemi varlığını sürdüremez, çağa yeni şeyler söyleyemez, yeni icatlar ortaya koyamaz. Öğrencilerimizin çağı doğru okuyabilmesi, çağın ihtiyaçlarını doğru belirleyebilmesi için düşünmeye ihtiyaçları vardır. Şunu da ifade etmek gerekir ki uygulanan eğitim sistemi aynı zamanda öğrencilere medeniyet bilinci kazandırmalıdır. Eğitim sistemleri kendi toplumunun değerlerini, kavramlarını, gelenek ve göreneklerini, kültürlerini yeni nesillere aktarmalıdır. Bu sayede nesiller kendi kavramlarıyla düşünerek çağa damga vuracak keşifler gerçekleştirecektir. 

Peki, bunu sağlamak için neler yapmak gerekir? Yapılacak olanları ise şu şekilde açıklamak mümkündür:
Okumak soylu bir eylemdir şiarıyla kitap okuma atölyeleri kurulmalı, öğrencilerimize bu atölyelerde okuma ve dil becerisi kazandırılmalıdır. Okuma zevkini tatmış olan nesillerin düşünmesi yeni buluşlar yapmasını sağlayacaktır. Bu atölyelerde öğrencilerle yazarlar bir araya getirilerek onlara rol model olmaları sağlanmış olacak, yazarların fikirleri, edebi becerileri öğrencilerimize yol, yön ve yöntem becerisi kazandıracaktır.  

Öğrencilerimize sadece okuma ve dil becerisi kazandırmak önemli olmakla birlikte yeterli değildir. Bunun yanında Gardner’in Çoklu Zekâ Kuramı doğrultusunda çocuklarımıza farklı zekâ alanlarını geliştirecek imkânlar sunulmalıdır. Bunun içinde görsel, bedensel, ritmik, sayısal ve sözel gibi birçok zekâ alanına yönelik atölyeler kurularak gelişimine katkı sağlamak gerekmektedir.
Atölyelerde öğrencilere çalıştay, forum, sempozyum, panel ve münazara gibi etkinlikler düzenlenmelidir. Bu etkinlikler öğrencilere kendini ifade edebilme, düşüncelerini savunabilme becerileri kazandıracaktır. Bunları yapabilmek için ise öğrencilerimizin yeteneklerini öncesinde keşfetmek gerekmektedir. Bu durum zaman kaybını ortadan kaldıracak ve aynı zamanda yeteneklerin yok olmasının önüne geçecektir. 

Tüm bu çalışmaları yapabilmenin yolu ise kulüplerin aktif edilmesi ile mümkündür. Bu ise şu an uygulanmakta olan klasik kulüp mantığının dışında öğrencileri kendi ilgileri doğrultusunda kulüplere yönlendirerek süreçte aktif etmekle mümkündür. 

Aslında şu ana kadar ifade etmeye çalıştığım şeyleri “öğrenmeyi öğrenme” şeklinde tanımlayabilirim. Biz çocuklarımıza bir şeyleri zoraki öğretmek yerine onlara öğrenmeyi öğrenme yol ve yöntemlerini sunmalıyız. Böylece öğrenci ihtiyacı olan bilgiye kendisi ulaşarak yaratıcı fikir ve buluşlar ortaya koyabilecektir. 

Bu hedeflere ulaşabilmek için ise adanmış, tüm bedeni ile bu işe gönül vermiş öğretmenlere ihtiyaç vardır. Aynı zamanda aile başta olmak üzere toplumun tüm kesimlerinin eğitim öğretim sürecinde eğitim kurumlarına, yöneticilere ve öğretmenlere destek olması ve onlarla işbirliği yapması elzemdir. 

Tüm bu anlattıklarımız ister ortaokul isterse lisede olsun ilk üç yıl içerisinde tamamlanmalıdır.  Son yıl ise destekleme ve yetiştirme kursları vasıtasıyla LGS veya YKS’ye hazırlık olarak planlanmalıdır. LGS ve YGS hazırlığında öğrencilerimizin çok sayıda soru çözmesi, denemelere kendisini tabi tutması önem arz etmektedir. Bunun için ise bakanlığımızın EBA akademi altyapısı yeterlidir. Okul öncesi ve ilkokulda ise öğrencilere temel beceriler ve özgüven kazandırılmalı, sosyalleşmesi sağlanmalıdır. 

Çağ aşan, çağ açan, çağrısı ile yeni bir çağ kuran nesilleri yetiştirmek dileğiyle… 

Durmuş ÇELİKTEN
İstanbul
14/04/2022