Türkiye ekonomisi, son yıllarda enflasyonist baskılar ve para politikası tercihleriyle sıkça gündeme geliyor.
Bilhassa 2024 yılı, enflasyonla mücadelede kritik bir dönem olarak öne çıkarken, Türkiye Cumhuriyet Merkez Bankası'nın (TCMB) Aralık 2024 ve Ocak 2025'te üst üste gerçekleştirdiği faiz indirimi kararları, ekonomistler ve piyasa aktörleri tarafından yoğun bir şekilde tartışıldı. Bu kararlar, enflasyonun artış hızının düşmeye başladığı yönündeki iyimser beklentilere dayanıyordu.
Ancak, serbest piyasa ekonomisinde ürünlere yapılan zamlar ve zincir marketlerdeki etiket fiyatlarının sürekli artışı, enflasyonun devam eden seyri, bu adımların aceleci olup olmadığı sorusunu gündeme getirdi.
2024 yılı boyunca, Türkiye'de enflasyon oranlarının yüksek seviyelerde seyrettiği herkesin malumu.
Yılın ikinci yarısında enflasyonun artış hızında bir yavaşlama gözlemlense de, temel enflasyon göstergeleri ve çekirdek enflasyon, fiyat istikrarına ulaşmanın henüz mümkün olmadığını gösteriyordu.
Buna rağmen, TCMB, Aralık 2024'teki Para Politikası Kurulu (PPK) toplantısında, enflasyonun artış hızının düşmeye başladığına dair bir kanaatle faiz indirimi kararı aldı. Bu karar, Ocak 2025'teki ikinci bir faiz indirimiyle pekiştirildi.
TCMB'nin bu adımları, enflasyonun kontrol altına alındığı yönündeki iyimser bir bakış açısına dayanıyordu.
Ancak, piyasada ürün etiket fiyatlarının artışı ve tüketici fiyat endeksindeki (TÜFE) yükseliş eğilimi, enflasyonun henüz tam anlamıyla dizginlenmediğini gösteriyor.
Başta gıda, enerji ve ulaştırma gibi temel sektörlerdeki fiyat artışları, enflasyonun yapısal bir sorun olmaya devam ettiğine işaret ediyor.
TCMB'nin üst üste faiz indirimi kararı alması, ekonomideki kırılgan dengeleri daha da hassas hâle getirebilir. Faiz indirimleri, kısa vadede kredi genişlemesini teşvik ederek ekonomik büyümeyi destekleyebilir. Ancak, enflasyonist baskıların devam ettiği bir ortamda, faiz indirimleri fiyat istikrarını daha da zorlaştırabilir.
Kur Korumalı Mevduat (KKM) hesaplarının kapatılması ve faiz gelirlerinde vergi oranlarının artırılması gibi alınan yeni kararlar, dövize ve altına yönelimi cazip hâle getirmiş olmalı ki, bunun sonucu olarak altın başta olmak üzere kur fiyatları yükselişe geçti. Döviz kurundaki bu hareketliliğin de, ithal ürün maliyetlerini artırarak enflasyonu daha da yukarı çekebileceği kuvvetle muhtemel.
Ayrıca, TCMB'nin enflasyondaki artışı dikkate almayarak bir kez daha faiz indirimi kararı alması, piyasalarda güven kaybına neden olabilir. Enflasyonun kontrol altına alındığına dair net bir kanıt olmadan faiz indirimine gitmek, TCMB'nin bağımsızlığı ve inandırıcılığı konusunda soru işaretleri yaratabilir. Bu da, yabancı yatırımcılar başta olmak üzere mevduat sahibi vatandaşların Türk lirasına olan güvenini sarsabilir ve sermaye çıkışlarını hızlandırabilir.
TCMB'nin faiz indirimi kararlarında dikkate almadığı bir diğer önemli faktör, piyasadaki ürün etiket fiyatlarının artışı.
Perakende sektöründe gözlemlenen fiyat artışları, enflasyonun tüketici tarafında hala hissedildiğini gösteriyor. Bu durum, enflasyonun sadece talep tarafından değil, arz tarafından da beslenmeye devam ettiğine işaret ediyor.
Enflasyonun artış hızının düşmeye başladığına dair iyimser beklentiler, henüz somut verilerle desteklenmiş değil.
Ocak 2025 enflasyon verileri açıklanmadan önce faiz indirimi kararı almak, TCMB'nin enflasyonla mücadelede aceleci davrandığı izlenimini uyandırıyor.
Enflasyonun kontrol altına alınması için daha temkinli bir para politikası izlenmesi, fiyat istikrarının sağlanması açısından daha sağlıklı bir yaklaşım olabilir.
Sonuç olarak, TCMB'nin Aralık 2024 ve Ocak 2025'te üst üste gerçekleştirdiği faiz indirimi kararları, enflasyonla mücadelede aceleci bir adım olarak değerlendirilebilir.
Enflasyonun artış hızının düşmeye başladığına dair iyimser beklentiler, henüz somut verilerle desteklenmedi.
Piyasadaki ürün etiket fiyatlarının artışı ve enflasyonun devam eden seyri, TCMB'nin daha temkinli bir politika izlemesini gerektiriyor.
Enflasyonla mücadelede başarıya ulaşmak için, para politikası kararlarının veriye dayalı ve öngörülebilir olması büyük önem taşıyor.
TCMB'nin, enflasyonun kontrol altına alındığına dair net kanıtlar ortaya çıkmadan faiz indirimi kararı almaması, hem fiyat istikrarı hem de piyasalardaki güven açısından kritik öneme sahip.
Umarım, TCMB bu kez aynı hatayı tekrar etmez ve enflasyonla mücadelede daha temkinli bir politika izler.