Eskiden haberleri radyodan, televizyondan ve yazılı basından takip ederdik. 

Sabahın erken saatlerinde bayiden aldığımız gazetelerin ilk sayfasını açar, ilk önce ana başlıkları ve müptelâsı olduğumuz köşe yazarlarının yorumlarını okurduk.

Günümüzde geleneksel basın ciddi tiraj kaybetti. Baskı sayısı milyona varan gazeteler yok artık.

Onun yerini sosyal medya platformları aldı; haberciliğin yeni merkezi hâline geldi. Ancak bu platformlar, bilgi güvenilirliği açısından düşündürücü bir noktada duruyor.

Televizyon ve gazeteler, köklü bir habercilik kültürünün ürünüdür. Her haberin arkasında bir kaynak, doğruluğunu kontrol eden bir editoryal süreç ve yayın politikasını belirleyen sorumlu bir ekip bulunur. Yanlış bir haber yayımlandığında, hukuki sorumluluk üstlenir ve kamuoyundan özür dilerler. Bu mekanizma, gazeteciliği ve televizyonculuğu güvenilir kılan unsurların başında gelir.

Öte yandan, sosyal medya platformlarında bazı kullanıcıların sorumluluktan uzak paylaşımları, âdeta bir "çeşme başı" muhabbetleri gibidir. Burada insanlar bilgi, fotoğraf paylaşır, tartışır; bazen bilinçsizce asılsız bilgileri ve montajlı fotoğrafları yaydıkları da görülür. Bir kişinin yayımladığı yanlış bir haber, anında viral olabilmekte ve milyonlara ulaşabilmektedir. 

Sosyal medyada bilgi kirliliği o kadar yoğundur ki doğruyu yanlıştan ayırt etmek çoğu zaman zor hâle gelmektedir.

Oysa yayımlanan her haber, paylaşılan her bilgi belirli bir etik ve yasal çerçevede üretilmesi gerekmektedir. 

Gazeteciler, kaynaklarını belirtmekle yükümlüdür ve kamuoyuna yanlış bilgi sunmaları durumunda ağır yaptırımlarla karşılaşabilirler. Bu da, gazetelerin toplumda güven inşâ etmesini sağlar.

Sosyal medya platformlarında "kimliksizlik" ön plandadır. Sahte hesaplar, manipülasyon odaklı içerikler ve kasıtlı dezenformasyon kampanyaları, ne yazık ki kullanıcıları sıklıkla yanıltmaktadır. 

Sosyal medya üzerinde yayılan bir bilginin ya da fotoğrafın doğruluğunu teyit etmek, çoğu zaman sıradan bir kullanıcı için imkânsız hâle gelebilir.

Sosyal medya, geleneksel haber kaynaklarına erişimin zor olduğu dönemlerde halkın sesini duyurması için önemli bir araçtır. Ancak bu özgür platform, çoğu kere dedikodu, yalan haber ve dezenformasyonun merkezi hâline geldiği görülmektedir.

Üzülerek ifade etmek gerekir ki, bazı insanlar bir haberin doğruluğunu sorgulamadan paylaşma eğilimindedir. Bu durum da yanlış bilgilerin doğru gibi algılanmasına ve kitlesel yanılgılara yol açabilmektedir.

Dahası, sosyal medyanın "algı yönetimi" gücü, bilgi akışını tamamen farklı bir boyuta taşımaktadır. Belirli çıkar gruplarının lehine hazırlanan sahte içerikler, toplumsal bölünmelere ve yanlış anlamalara neden olmaktadır.

Bu tehlikeye karşı, bir haberi kişisel sayfanızdan paylaşmadan önce neler yapabilirsiniz?

1. Kaynağı Sorgulama: Bir haberle karşılaştığınızda önce kaynağını araştırın. Eğer bilgi güvenilir bir gazete, televizyon ya da haber ajansından geliyorsa, o haber daha fazla güvenilirdir.

2. Teyit Platformlarını Kullanma: Sosyal medyada yayılan haberlerin doğruluğunu kontrol etmek için teyit platformlardan yararlanın.

3. Düşünerek Paylaşma: Her gördüğünüz bilgiyi paylaşmak zorunda değilsiniz. Özellikle doğruluğu şüpheli bilgiler konusunda temkinli olun.

Sonuç olarak, yazılı basın dediğimiz gazeteler hâlâ haberin en güvenilir adresidir. 

Sosyal medya, haberin hızla yayılmasına olanak tanısa da bu hızın bedeli kesinlikle doğruluk ve güvenilirlik olmalıdır.

Bilgi çağında yaşıyoruz, ancak aynı zamanda bilgi kirliliğiyle de boğuşuyoruz. Bu nedenle, haber okurken ve paylaşırken sorumluluk sahibi bireyler olmamız gerekiyor.

Unutmayalım ki doğru bilgiyi üretmek, yayımlanan habere ulaşmak ya da istenildiğinde paylaşmak ve onu korumak, hem bireysel hem de toplumsal bir görevdir.