Burası bir işyeri, on onbeş çalışanıyla küçük bir işletme. Yaş itibariyle kırkın üzerinde olanlar da var yirminin az üzerinde olanlarda. Elinden hiç düşürmediği maaşının dört-beş katı pahalılıkta ve internetli telefonunu yanındakilere işaret ederek, siz hala uyumaya devam edin, memleket yanıyor. Taksim de insanlar polisler tarafından boğazlanıyor. Tomaların altında insanlar ezilerek parçalanıyor. Ortalık yangın yerine dönmüş siz hala ölüm uykusundasınız diyerek tepiniyor, bas bas bağırıyor. Hala ne duruyorsunuz diye isyan ediyor.
Olaylar televizyonların haber bültenlerine düşmemiş. Vatandaşların birçoğunun haberi yok. İnternet kullanıcıların, twıtter hesabı olanların, fascebook sayfası açık olanların anında haberleri olmuş. Dakikalar içerisinde masum talep ve istekler görünümündeki haberler memleketin en ücra yerine ulaştırılmış. Herkesin, servis edilen resmin görünen, gösterilen kısmına bakarak tepkisini ortaya koyması, sokaklara dökülerek isyan etmesi planlanmış, belli ölçüde de başarılmıştı.
İnternet üzerinden servis edilen bu görüntü ve haberler, işin aslıyla alakası olmamakla birlikte resmin tamamını da asla aksettirmemekteydi. Resmin tamamı bambaşka ve maksadının da aksettirilenlerle taban tabana zıt olduğu günler ilerledikçe ortaya çıkacaktı.
Bir tane ABD askeri elindeki su kabını Irak’lı bir esirin ağzına tutmuş, ilk bakışta su içirmeye çalıştığı izlenimi veriyor. Gördüğünüzde Iraklı esire su içiren iyiliksever bir ABD askeri olarak değerlendiriyorsunuz.
Resim biraz daha büyüdüğünde diğer bir ABD askerinin elindeki silahını Irak’lı esirin kafasına dayadığı ortaya çıkıyor. Olayın rengi değişiyor.
Resmin tamamı geliyor. Irak’lı esire önce içirmeye çalıştıkları su kabına işettirip sonra silah zoruyla sidiğini içirmeye çalıştıkları görülüyor.
Gezi olaylarında resmin tamamını görmek için, azıcık sabırlı olanlar gördüler ki hadiseler göründüğünden, gösterilenden çok farklıydı. Mesele üç beş tane ağaca sahip çıkmak gibi masum değildi. Masum ve makul isteklerin arkasına saklanmış topluca isyan hareketinin ta kendisiydi.
Küba devletinin efsanevi ve değişmez ve değiştirilemez lideri Fidel Castro ihtilal yıllarında takipçilerine, yani militanlarına propaganda konusunda şöyle tavsiyede bulunur.
Bu kapıyı (ihtilâlin kapısını) “Hak eşitlik, adalet, hakça paylaşım, halkların kardeşliği gibi masum duygularla aralayın o kapıdan her türlü yalan girer”.
Olaylar televizyonların haber bültenlerine düşmemiş. Vatandaşların birçoğunun haberi yok. İnternet kullanıcıların, twıtter hesabı olanların, fascebook sayfası açık olanların anında haberleri olmuş. Dakikalar içerisinde masum talep ve istekler görünümündeki haberler memleketin en ücra yerine ulaştırılmış. Herkesin, servis edilen resmin görünen, gösterilen kısmına bakarak tepkisini ortaya koyması, sokaklara dökülerek isyan etmesi planlanmış, belli ölçüde de başarılmıştı.
İnternet üzerinden servis edilen bu görüntü ve haberler, işin aslıyla alakası olmamakla birlikte resmin tamamını da asla aksettirmemekteydi. Resmin tamamı bambaşka ve maksadının da aksettirilenlerle taban tabana zıt olduğu günler ilerledikçe ortaya çıkacaktı.
Bir tane ABD askeri elindeki su kabını Irak’lı bir esirin ağzına tutmuş, ilk bakışta su içirmeye çalıştığı izlenimi veriyor. Gördüğünüzde Iraklı esire su içiren iyiliksever bir ABD askeri olarak değerlendiriyorsunuz.
Resim biraz daha büyüdüğünde diğer bir ABD askerinin elindeki silahını Irak’lı esirin kafasına dayadığı ortaya çıkıyor. Olayın rengi değişiyor.
Resmin tamamı geliyor. Irak’lı esire önce içirmeye çalıştıkları su kabına işettirip sonra silah zoruyla sidiğini içirmeye çalıştıkları görülüyor.
Gezi olaylarında resmin tamamını görmek için, azıcık sabırlı olanlar gördüler ki hadiseler göründüğünden, gösterilenden çok farklıydı. Mesele üç beş tane ağaca sahip çıkmak gibi masum değildi. Masum ve makul isteklerin arkasına saklanmış topluca isyan hareketinin ta kendisiydi.
Küba devletinin efsanevi ve değişmez ve değiştirilemez lideri Fidel Castro ihtilal yıllarında takipçilerine, yani militanlarına propaganda konusunda şöyle tavsiyede bulunur.
Bu kapıyı (ihtilâlin kapısını) “Hak eşitlik, adalet, hakça paylaşım, halkların kardeşliği gibi masum duygularla aralayın o kapıdan her türlü yalan girer”.
Fidel Castro gibi kominist liderlerden destur alan, çağın gerisinde kalmış eskimiş fikirlerin takipçileri marjinal, anarşist grupların öncülüğünde, iç ve dış desteklerinin rehberliğinde başlamış olan bu isyan hareketinin rengi çok geçmeden ortaya çıkmıştır.
İlerleyen günlerde Başbakan’la görüşen Taksim Platformu heyetinin isteklerinin başköşesini Üçüncü Boğaz Köprü, Üçüncü Hava Alanını, Kanal İstanbul Projesinin yapımlarının derhal durdurulması ve iptalleri oluşturuyordu.
Peruk düşmüş kel görünmeye başlamıştı. Resmin bir kısmı ortaya çıkınca maksadın masum olmadığı da aşikâr olmuştu. Resmin tamamını görmek için iptali istenen bu projelerin gerçekleştirilmesinden kimlerin rahatsız olduğu, hangi hâkim gücün nasırına basılmıştır sorusunun cevabını bulmaya çalışıldığında görülecektir. Dolayısıyla bu isyan hareketini kimlerin lojistik ve finansal destek verdiği de ortaya çıkacaktır ve çıkmıştır da.