İnsan, Yaratılanların en şereflisidir. Kainattaki tüm yaratıklar gibi İnsan’ın da bir yaratılış gayesi vardır.
O da Yaradan’a kulluk etmektir. Allah ü teala buyuruyor “:Ben, sizin Rabbinizim, o halde bana ibadet ediniz”.(El Enbiya 92) Bunu hemen her insan bilir ve söyler. Din adamları, âlimler ve biz im gibi sıradan insanlar da işte söylüyoruz. Söylenen gerçekleri Hakk’a uygun olarak yapabilmek, Asıl mesele burada.Yine insan olarak zorlukları yenebilme iradesi de bizlere verilmiş. O halde irademizi niçin kullanamıyoruz? Nefis ve şeytan, sonra da dünya malının cazibesi bizi bırakmıyor. Resulullah(SAV)”Cennet Yolu, insanın hoşlanmadığı şeylerle, cehennem yolu ise insanların hoşlandığı şeylerle doldurulmuştur” buyuruyor. İnsan kulluğunu ibadetle yapacaktır. İbadet yolunda mesafe alabilmesi için, mutlaka İLİM ve MARİFET gerekir. İlim ve Marifet sahibi olmak için de derin düşünce ve bilgi sahibi olmalı, bu yolun rehberleri, ümmetin Kandilleri ve ahret alimlerinden, onların hayır dualarını da alarak istifade etmelidir. Her Müslüman, ibadetini yapabilecek kadar İslami ilim sahibi olmalı ki ibadetinin şuuruna varabilsin. Fıkıh ve Akait bilgileriyle donandıkça imanını güçlendirecek, dolayısıyla nefis ve şeytana “Dur” diyerek ibadetini yapabilecektir. Görüleceği gibi İlim, ibadetten önce gelir, onun temelini oluşturur. İlim sahibi insan, aynı zamanda “Vera” sahibi olmalıdır. Vera:”Kendince bir yoruma girmeden, İlmin öğrettiği sınırda durmaktır. Allah(CC) buyuruyor:”Allah’dan ancak Alimler hakkıyla korkar”(Fatır,28) Allah korkusu, ilim öğrenen kişinin gurur ve kibirlenmesine engel olur. İman’ın kemali ilme, ilmin kemali de Allah korkusuna bağlıdır. Yani ilim, imanı güçlendirir, iman, Allah korkusunu güçlendirir.
O da Yaradan’a kulluk etmektir. Allah ü teala buyuruyor “:Ben, sizin Rabbinizim, o halde bana ibadet ediniz”.(El Enbiya 92) Bunu hemen her insan bilir ve söyler. Din adamları, âlimler ve biz im gibi sıradan insanlar da işte söylüyoruz. Söylenen gerçekleri Hakk’a uygun olarak yapabilmek, Asıl mesele burada.Yine insan olarak zorlukları yenebilme iradesi de bizlere verilmiş. O halde irademizi niçin kullanamıyoruz? Nefis ve şeytan, sonra da dünya malının cazibesi bizi bırakmıyor. Resulullah(SAV)”Cennet Yolu, insanın hoşlanmadığı şeylerle, cehennem yolu ise insanların hoşlandığı şeylerle doldurulmuştur” buyuruyor. İnsan kulluğunu ibadetle yapacaktır. İbadet yolunda mesafe alabilmesi için, mutlaka İLİM ve MARİFET gerekir. İlim ve Marifet sahibi olmak için de derin düşünce ve bilgi sahibi olmalı, bu yolun rehberleri, ümmetin Kandilleri ve ahret alimlerinden, onların hayır dualarını da alarak istifade etmelidir. Her Müslüman, ibadetini yapabilecek kadar İslami ilim sahibi olmalı ki ibadetinin şuuruna varabilsin. Fıkıh ve Akait bilgileriyle donandıkça imanını güçlendirecek, dolayısıyla nefis ve şeytana “Dur” diyerek ibadetini yapabilecektir. Görüleceği gibi İlim, ibadetten önce gelir, onun temelini oluşturur. İlim sahibi insan, aynı zamanda “Vera” sahibi olmalıdır. Vera:”Kendince bir yoruma girmeden, İlmin öğrettiği sınırda durmaktır. Allah(CC) buyuruyor:”Allah’dan ancak Alimler hakkıyla korkar”(Fatır,28) Allah korkusu, ilim öğrenen kişinin gurur ve kibirlenmesine engel olur. İman’ın kemali ilme, ilmin kemali de Allah korkusuna bağlıdır. Yani ilim, imanı güçlendirir, iman, Allah korkusunu güçlendirir.
İlmini güçlendirerek ibadetini yapmaya çalısan insanlar, yine de nefis, şeytan ve dünya cazibesinden kolay kurtulamazlar. Bu basamaklardan sonra Tasavvuf ve Tarikat arayışı başlar. Tasavvuf’u İmam Gazali “Tasavvuf, kalbi yalnız Allah’a bağlayıp, masivadan ilgiyi kesmektir” şeklinde tarif ediyor. Birçok tariflerin sonucu “Kalbi Allah’a yöneltip, dünyevi cazibeden kurtulmak” oluyor. Tarikat, Tasavvufa dayanan, insanların Hak yolda yürümelerini kolaylaştıran Yol’dur.
Tarikat Şeyhleri Anadolu’muzun İslamlaşmasında büyük rol oynamıştır. (Mevlana, Hacı Bektaşi Veli, Yunus Emre, Hacı Bayram ı Veli.) Bu gün de Peygamberlerin Varisi olan Evliyalar yine Hak Yol da yürümek isteyenlere yardım ve himmet etmektedirler. Belli zamanlarda din korkusu ve dünyevi hırslar yüzünden Tasavvuf ve Tarikat korkusu yayılmaya çalışılsa da Hakk’a giden yollar engellenememiştir. Kaldı ki dinde, tarikatta zorlama yoktur. İnsanoğlu hür iradesiyle her devirde Hakk’ı, hakikati aramıştır, aramaya devam edecektir. Ne mutlu Hak Yol’da yürüyenlere…