Kobani, Musul, Kerkük yada Şengal. Bölgemizde ve bölgemiz dışında dünyada nerede bir acı yaşanıyorsa Türkiye buna merhem olmak için çırpınıyor. Yılların küllenmişliğini, acizliğini şimdilik bu kadar atabilen ülkemiz ekonomik ve siyasal açıdan güçlendikçe hem kendi insanına, hemde komşu ve akraba halkların mevcut ve olası sorunlarına karşı daha kısa vadede, daha etkili somut çözümler üretebilecektir. Ülkemize sahip çıkıp, büyüterek sorunların üstesinden geleceğiz, yakıp ,yıkarak değil...
Suriye sınırlarında yer alan irice bir kasaba görünümde olan Kobani bölgesinin terör örgütü IŞİD eline geçerse çözüm süreci biter diyen silahlı ve silahsız Kürt siyasal hareketinin tüm bileşenlerince Türkiye tehdit edilmektedir. Bu bağlamda ümitler ülkenin her yanında çıkartılan sokak eylemlerine bağlanmış ve ülke ateşe atılmaya çalışılmaktadır.
IŞİD'in yaptıklarını, yapacaklarını IŞİD gibi davranarak çözemezsiniz.
Kürt siyasal hareketinin kafası bugünlerde çok karışık. Sen git daha geçtiğimiz gün yapılan tezkere oylamasına red oyu ver, sonra Kobani düşerse ortalığı karıştırırız de. Önce ayaklar yere bassın, mantık hakim olsun, öyle konuşalım. Zorbalıkla hak elde edilebilecek bir devlet değil burası... İster sebep deyin ister bahane Kobani gerekçesiyle ülkemizin karıştırılması özellikle bu eylemleri kurgulayan ve gerçekleştirenlere kar getirmez. Toz duman kalktığında bunun fayda sağlamadığını herkes görecek.
Ülkemiz bir kaç gündür ateşe verilmeye çalışılıyor. Her yerde ateşli, molotoflu, vurdulu kırdılı sokak eylemleri. Eş zamanlı olarak Avrupa'da da bir çok yerde Kobani protestosu yapılmış. Ne yakılan otobüs var, ne kırılan cam, ne karıştırılan sokaklar, ne öldürülen kimse. Eylemciler protestolarını yapıp seslerini duyuruyorlar. Gerçi Türkiye toprağı sayılan dış temsilciliklerimize yaptıkları saldırılarını saymazsak. Türkiye'de yapılan protestolar neden vandalizme kayıyor? Neden meram anlatmak için vahşi yöntemler uygulanıyor? Türkiye devleti muhataplarınca çok mu zayıf sanılıyor? Avrupa'da demokratik eylemci olanlar Türkiye'ye gelince neden vandallaşıyorlar?
Arap, Kürt , Türkmen milyonlarca mülteciye ülke içinden "açmayın bunlara kapıyı" diye ciddi muhalefet olmasına rağmen zor durumda kalan Suriye vatandaşlarına sınır ve gönül kapılarını açıp gerek IŞİD teröründen, gerekse devlet terörünün azılı temsilcisi Esad zulmünden kaçanlara kucak açıp kurtaran, kurtarmakla yetinmeyip milyarlarca dolar insani yardım gerçekleştiren ve mültecileri yaşatan, insani yardım noktasında dünya tarihinde adeta destan yazan ülkemizde Kobani gerekçesiyle başlatılan iç karışıklık eylemlerinin ilk neticesi maalesef Türkiyelileşme iddiasıyla ortaya çıkan ve aydınlar nezdinde ciddi destek bulan çiçeği burnunda hareketin PKK‘laşması olmuştur.
Kişisel dünya görüşüm gereği tam demokratik bir devlet istediğim bir gerçek. Ülkemiz içinde bulunan farklı etnik ve inanç gruplarından unsurlar eşit ve adil yurttaşlar olarak yaşasın, kimlikleri tanınsın, ana dilde eğitim dahil kültürel ve demokratik tüm hakları verilsin. Ülke sınırları dışında yaşayan akraba unsurlarına sahip çıkılsın, kol kanat gerilsin.
Ama devletim şantiyesine, okuluna, havaalanına, sokaklarına, otobüsüne, sınırlarına ve en önemlisi insanına da sahip çıksın. Terörize olmuş toplumsal hareketler karşısında aciz kalmasın.
Çözüm süreci olarak adlandırılan bu süreçte Türkiye Cumhuriyeti Devletinin milliyetçi muhalif kanadı da dahil olmak üzere samimiyet testinden geçtiğine yürekten inanıyorum. Kürtlerin yarısını temsil etmesine rağmen Kürtlerin tamamı adına konuşan ve bir şekilde masaya oturan tüm bileşenleriyle Kürt siyasal hareketi maalesef çözüm süreci sınavında şımarık bir çocuk edasıyla yanlışa sürüklenmekten kaçınmamaktadır. Sokakları yakıp yıkarak elde edeceği bir kazanım yok. Türkiye Cumhuriyeti devleti bu karışıklıkların ve verilen zararların çok kısa zamanda üstesinden gelecek bir güçtedir. Sadece Suriyeli mültecilere harcanan para 4 milyar doları aşmıştır. Türkiye'nin yönünü demokratikleşmeden yana çevirmesinin acizlik olarak algılanması büyük hatadır.
Yaşanan bu durum sadece çözüm sürecine destek veren ülke içinde Kürt olmayan unsurların sürece dair umutlarını boşa çıkarmaktadır. Yaşanan sürecin sonunda silaha dayalı çözümleri dayatan, demokrasiyi içselleştirememiş güçler gelinen nokta itibariyle ellerini oğuşturmakta "biz bunların olacağını söylememişmiydik" demektedir, diyeceklerdir. Süreci iflasa sürüklemek en çokta yıllardır yaşanan olağanüstü hallerden, düşük yoğunluklu savaştan bıkmış mazlum Kürt halkına ihanettir. Özellikle Kürtlerde artık örgüt baskısına, mahalle baskısına karşı gelmeliler. Milyonlarca Kürt 3-5 KCK yöneticisinin ağzının içine bakmaktan vazgeçip, yalın gerçeği konuşabilmeliler. Yarın yazılan tarihi okuyunca vah vah dememek için...