Bu dünyada terbiye etmesi, zapt altına alınması en zor olan şey nedir diye sorsalar, düşünmeden nefis derim. Şair demiş ya "Bir ben vardır benden içeri." diye. Nedense bu satırı duyunca içerde olanın nefis olduğu gelir aklıma her zaman. Sorsan herkesin bildiği, ama manasına çok az insanın eriştiği bir şeydir nefis. Onunla baş edebilmek için öncelikle onu tanımak gerekir. Bizler sanıyoruz ki sadece dünyevi istekler nefisten kaynaklanıyor. Hâlbuki öyle değil. Kişi kendi iç sesini ve nefsinin sesini ayırt edebilmeli en başta. Bunun ayrımı göründüğü kadar kolay değil kesinlikle. Nefis ile savaşmak da herkesin harcı değildir. Ve bu savaşta yara alan çoğu zaman insan oluyor. Lakin nefsini alt etmeyi başarmış öyle insanlar vardır ki, nefs onların hükmü altına girmiştir ve Allah yolunda kendilerine ilham ediyordur artık. Bu nefsin yedi mertebesinin en üst düzeylerinden biridir. Düşünsenize sizi her daim yolunuzdan ayırmaya çalışan, yanlışa sürükleyen, benliğinizi kibre bürümeye yeminli nefis; girdiği savaşı kaybetmiş ve artık takva yolundaki en sağlam vasıtanız olmuş... Görünmeyen bir şeyle savaşmanın kulağa garip geldiğinin farkındayım. Ama şunu da görüyorum: günümüz insanı, yeltenmeye bile cesaret gösteremediği bir savaşın mağlubu. Nefsi, Allah dostu olmak için tüm herşeyini geride bırakan, kibrini ayaklar altına almış ve bu uğurda yıllarını vermiş Aziz Mahmud Hüdayi'den öğrenin. Eminim o zaman anlayacaksınız bu savaşta galip olmasının niçin yıllarca sürdüğünü. Bize öncelikle farkındalık lazım. Nesiller çok değişti ama nefisler hala aynı. İnsan yaşadığı sürece de hep var olacak yeryüzünde. Buyruğu altında olmak da var, buyruğumuz altına almak da. Karar kişide biter. Ancak şunu da söylemek istiyorum son olarak: Allah'tan başka kimsenin veya herhangi bir şeyin hükmü altında kalacak kadar kendinize olan saygınızı yitirmeyin. Kalın sağlıcakla..