Bugüne kadar sözün bittiği, kelimelerin tükendiği, haykırışların hiçbir cevap bulamadığı sayısız noktada buldum kendimi. Depremden yangına; silahlı kavgalardan adaletsizliğe çeşitli konularda yazdım. Ama bir yerden sonrasını ifade edecek takati dahi  kendimde bulamadım şu son günler. Kaç gündür düşünüyorum, film kesitlerini bile geride bırakan olaylara, aşağılık adilerin yaptıklarına nasıl tepki göstersem de, ne yazsam da şu insanlar artık bir uyansa diye! Hiçbir cevap alamadım ve buna rağmen aldım kalemi...
 Küçük Narin, şehit polis memuru Şeyda Yılmaz, gündüz vakti adını dahi bilmediğim bir kızın tacize uğraması ve en son da Fatih surları meselesi... 
Herkes her şeyi biliyor ve herşeyin farkında. Uzun uzun anlatmayacağım kesinlikle, gerek yok. Düzeleceğine dair en ufak ümidim olsaydı, belki... Diyecek söz bulamıyorum, o kadar umut yok işte... Bir kadını içine sığdırmayacak kadar dar, eli kanlı bir failin rahat rahat gezebilecegi kadar geniş bu dünya! Anladım ki yazmaya yetişemiyorum, bıraktım...