ÖZÜMÜZLE VEDALAŞMIŞ,BATIYLA KUCAKLAŞMIŞIZ...

Bir dünya meşakkati sarmış her birimizi koşuşturup duruyoruz.Okulda,büroda,bağda, bahçede geçiriyoruz ömrümüzü.

Birçoğumuz; aileden eş, dost, akrabadan uzakta farklı iklimleri soluyoruz.Bunca iş içersinde çırpınıp duruyoruz.Dostlar, eski; arkadaşlıklar yavan, sevgi sıradan olmuş hayatımızda.

İlişkiler kopmuş,ebeveynler unutulmuş,kardeş kardeşe düşman olmuş,vadilerden akarsular yerine kan akar olmuş.Tüm bunların adı ise modernlik olmuş ne yazık ki.

Madde kainatta herşeyimiz olmuş.Petrol uğruna insan canı hiçe sayılan(!) bir dünyada yaşar olmuşuz.Koskoca kalabalıklar içersinde yapayalnız, çaresiz kalmışız.Kötülükler karşısında sessiz yığınlara dönüşmüşüz adeta.

Fuzuli şu mısralarda ne de güzel ifade etmiştir günümüz dünyasının durumunu:

“ Selam verdim rüşvet değildir diye almadılar."

Akan kan ve gözyaşı karşısında adeta dilsiz şeytana dönüşmüşüz.Susmuşuz,"beni sokmayan yılan bin yıl yaşasın demişiz" lisan-ı halimizle.Oysa yılanın birgün gelip bizi de sokabileceğine hiç ihtimal bile vermemiştik.

Oysa ecdat(Osmanlı) kainatta yaşananlara asla kayıtsız kalmamış, susturulanların sesi soluğu olmuş,yarasına melhem, aç midesine gıda olmuştu.Yahudiye yapılan zulme bile sessiz kalmamış,ona kucak açmıştır.Zulmün karşısında bir dağ gibi durmuş,dünyaya nam salmıştı hoşgörüsü, adaleti ile.

Vefayı uzun bir yolculuğa çıkarmış,vefasızlığı baş tacımız yapmışız.Oysa biz böyle değildik,olmamalıydık.  Bir fincan kahvenin 40 yıl hatrının olduğunu düşünür,öyle yaşardık.

Saygıyı,hoşgörüyü kefenlemiş,kusurları örtmeyi unutmuş,  günyüzüne çıkarmayı ise kendimize düstur edinmişiz.

Özümüzle vedalaşıp Batı ile kucaklaşmışız.

Kur'an'ı tozlu raflara kaldırmış,İslamı Cuma,Ramazan,Kurban  gibi birkaç güne sığdırmışız.

Sılayı unutmuş,gurbeti sıla edinmişiz.

Aşklarımız ucuzlaşmış,sevgilerimiz ise türkülerde yaşar olmuş.Hatıralar silinmiş, hafızalarımız köhneleşmiş, ruhsuz bir bedene bürünmüşüz.

Gençliğimizde hiç kapı çalmamış,el öpmemiş,hayır dua almaz olmuşuz.Yaşlandığımızda ise hep kapımızın çalınmasını beklemiş, "merhaba" diyecek bir sese hasret kalmış ve hayatımızı öylece sonlandırır olmuşuz.

Oysa gençliğimizde yaşadığımız yalnızlık, yaşlılıkta da peşimizi bırakmamıştı , kavrayamamıştık.

Güzelim dünyayı kan gölüne çevirmiş,ağlamadık göz, koparılmadık baş, taş üstünde taş bırakmadık.

Sevginin,saygının,umudun yeniden yeşerdiği;kardeşliğin, dostluğun kök saldığı bir dünyayı yeniden inşa etmek dileğiyle...


September 12, 2013

Durmuş ÇELİKTEN