Bilindiği gibi Osmanlı İmparatorluğu XVI. Yüzyılın ikinci yarısında, üç kıtada toprakları olan, büyük bir dünya devleti idi. Akdeniz çevresinin dörtte üçü ile Orta ve Doğu Akdeniz’de bulunan, Girit ve Kıbrıs dışındaki adaların tamamına sahipti. Uzun kara ve deniz sınırlarına sahip Osmanlı Devleti’nin toprakları arasındaki sularda bulunan Kıbrıs adası Venediklilerin hâkimiyetinde olup, korsanlık faaliyetleri yüzünden Anadolu ile Mısır arasındaki ulaşım için tehdit oluşturuyordu. Sonunda Kıbrıs II. Selim Döneminde 1570-1571 yıllarında Osmanlıya bağlandı. Sırasıyla Limasol, Larnaka, Lefkoşe Magosa sonunda 13 aylık bir kuşatma ile,50 bin şehit verilerek fethedildi. O zaman Kıbrıs’ın yerli nüfusu 150 bin idi. Fetihten sonra, Kayseri, Konya, İçel, Niğde, Manavgat ve diğer yerlerden, 10 haneden 1 hane, toplam 28.600 kişi zorunlu göç ettirilerek, oradaki 30 bin askerle beraber Kıbrıs Türk toplumunu oluşturdular. Kıbrıs, başkenti Lefkoşe olan bir beylerbeylik şeklinde, 1878’e kadar 308 yıl aralıksız olarak Osmanlıya bağlı kaldı.
Bu arada 1814’te Rusya’nın Odesa kentinde “Filiki Eterya” (1894’te ismi “Etniki Eterya olarak değiştirildi ve örgütün merkezi Atina’ya taşındı) isminde bir örgüt kuruldu. Amaç, önce Yunan bağımsızlığını sağlamak, Osmanlı toprakları üzerinde “Büyük Yunanistan’ı” yeniden kurmaktı. Bu amaçlarını “Megalo İdea” (Büyük ideal) diye adlandırıldı. Kısa süre sonra 1829’da Yunanistan kuruldu.
İlk olarak Osmanlı Rus Savaşı sonrası imzalanan 1878 Berlin Antlaşmasıyla Yunanistan’a bir kısım toprak verildi. Bundan cesaret alan Yunanistan, cüssesine bakmadan 1897’de Osmanlıyla savaşa tutuştu ve kaybetti. Avrupalıların yardımıyla ucuz atlattılar. Daha sonra Balkan Savaşında Osmanlı aleyhine sınırlarını genişlettiler. Ege’deki adalara sahip oldular. Kurtuluş Savaşında Anadolu içlerine kadar geldilerse de derslerini aldılar.
Bu arada Kıbrıs, 1877-1878 Osmanlı Rus Savaşı sonrasında imzalanan, çok ağır koşullar içeren Ayastefanos Antlaşmasının Rusya’ya baskı yapıp yeniden görüşülmesi karşılığında geçici olarak İngiltere’ye bırakıldı. (1878) İngiltere üs olarak kullanacağı Kıbrıs’ta bulunduracağı askerleriyle, Kafkaslar üzerinden olası bir Rus saldırısına karşı Osmanlıyı koruyacaktı. Burada düşünülmesi gereken şey, Kıbrıs’ın elden çıkması kadar Osmanlının birinin korumasına muhtaç hale düşmesidir. Sözde İngiltere, Rusya Kars Ardahan ve Batum’u boşaltınca Kıbrıs’tan ayrılacaktı. Rusya adı geçen yerleri boşaltmayınca İngiltere’nin Kıbrıs’taki varlığı devam etti. Birinci Dünya Savaşına Osmanlı Devleti İngiltere’nin karşısında savaşa girince, 5.Kasım.1914’te İngiltere Kıbrıs’ı ilhak etti. Lozan Antlaşmasında da Kıbrıs’ın İngiltere’ye ait olduğu kabul edildi. Böylece İngiltere Kıbrıs’ı tek kurşun atmadan almış oldu. İngiliz vatandaşlığını kabul etmeyen 8 bin civarında Türk, Kıbrıs’ı terk ederek Türkiye’ye göçtü. Lozan Antlaşmasının 20. Maddesi ile Kıbrıs’ın İngiltere’ye katılışını tanıyan Türkiye, kabul edilen 16. Madde kuralları ile Kıbrıs’ın geleceği yeniden söz konusu olması halinde ilgili taraf olma hakkını saklı tutmuştur. Kıbrıs’ın Yunanistan’a ilhak girişimlerinin başlaması ile birlikte, Türkiye’nin Kıbrıs sorununda ilgili taraf olma hakkının hukuki kaynağını bu madde oluşturmuştur
İngiliz İdaresinde Kıbrıs
İngiltere’nin 1947 ve 1948 yıllarında Kıbrıs’a muhtariyet verme girişimleri de adanın tamamını isteyen Rumlar tarafından kabul görmedi.
1951 yılına kadar Yunanistan Kıbrıs Meselesini resmen benimsemiş olmakla birlikte, fiilen hiçbir teşebbüste bulunmamıştır. Ancak 1951 yılında Birleşmiş Milletlerin Paris’te yapılan toplantısında Yunanistan, Kıbrıs’ın Yunanistan ilhakını istemiş ve bu tarihten itibaren Yunanistan Kıbrıs meselesini devlet politikası haline getirmiştir.
Kıbrıs Rum Kesimi ve Yunan yetkililerinin değişik zamanlarda Birleşmiş Milletlere başvurarak self-determation hakkının (Halkların kendi mukadderatlarını kendilerinin tayini) Rumlara da tanınmasını istemelerinden bir sonuç alamadılar. İngiltere adadaki Türk nüfusu da ileri sürerek, Rumlara bu hak verilirse kendi geleceğini tayin hakkını Türklere de verilmesi gerekeceğini kabul ve ilan etti.
Yunanistan ve Kıbrıslı Rumlar meseleyi bir taraftan Birleşmiş Milletlere götürürken diğer taraftan da Kıbrıs’ta terör hareketlerine başladılar. EOKA ismiyle Makarios’un emrinde gizli bir teşkilat oluştu.
1953 yılında Türkiye Milli Talebe Federasyonu 21 Nisan gününü Kıbrıs günü ilan etti ve 21 Nisan 1954’te İstanbul ve Ankara’da büyük mitingler yapıldı.
Sonunda EOKA örgütü 1.Nisan.1955’te Lefkoşe’de İngiliz yönetimine karşı büyük bir terör hareketine girişti. Yayınladığı bildiride “Karşımızda iki düşman vardır. Birincisi İngilizler, ikincisi Türklerdir. Evvela İngilizlerle mücadele edeceğiz ve onları adadan çıkaracağız. Bundan sonra Türkleri imha edeceğiz. Hedefimiz ilhaktır. Her ne pahasına olursa olsun, bu gayeye ulaşmak vazifemizdir” demekteydi.
İngilizlere karşı mücadelede başarılı olan EOKA, Türklere karşı harekâta girişmek için bahane aramaya başlamış ve Türk polislerinin İngilizlere yardım etmemelerini yani normal emniyet görevlerini yapmamalarını istedi. Sonunda EOKA 1957 Temmuz Ayında Türklere karşı harekete geçti. Türk polislerini arkadan vurmak suretiyle öldürmeye ve sonradan da Türk halkına tecavüzde bulunmaya başladılar. 1956 yılı başlarında Kıbrıs Türklerinin kurduğu ilk direniş örgütü olan Volkan örgütü ile (Bu teşkilatın adı daha sonra TMT –Türk Mukavemet Teşkilatı- olacaktır.) her türlü eksikliklere rağmen canını, malını, ırzını ve her şeyden önce vatanını korumaya başladı.
Kıbrıs Cumhuriyeti
1959 Şubat Ayında yapılan Zürih ve Londra Antlaşmaları ile Türkiye, İngiltere ve Yunanistan tarafından garanti edilecek bağımsız bir Kıbrıs Devleti’nin kurulması kararlaştırıldı. (19.Şubat.1959) Ve 15-16. Ağustos 1960 gecesi iki toplumlu Kıbrıs Cumhuriyeti’nin kuruluş törenleri yapıldı. Cumhurbaşkanı Rum, yardımcısı Türk olacaktı. Meclis 35 Rum ve 15 Türk’ten, Bakanlar Kurulu da 7 Rum ve 3 Türk’ten oluşacaktı. Yüzde kırkı Türklerden oluşacak bir ordusu olacaktı. Yeni kurulan devletin toprak bütünlüğünü, bağımsızlığını antlaşmaya göre Yunanistan Türkiye ve İngiltere garanti edeceklerdi. İki toplumlu bu Devleti’n Lefkoşa’daki başkanlık sarayında Yunan bayrağı dalgalanıyor, Makarios’un makam arabası da Yunan bayrağı taşıyordu. Resmi törenlerde Yunan milli marşı çalınıyordu. Ancak Rumlar 1962’den itibaren Türkler üzerindeki baskılarını yeniden arttırdılar.
Birleşmiş Milletlerin çabalarına, Birleşmiş Milletler Barış Gücü’nün varlığına rağmen Kıbrıs’taki Rumların Türkler üzerinde baskıları giderek artınca 1964 yılında Türkiye’nin müdahalesi gündeme geldi. 7. Haziran.1964 tarihi çıkarma tarihi olarak kararlaştırıldı. Ancak 5.Haziran.1964 tarihli ABD Başkanı Johnson’un Türkiye’ye yazdığı onur kırıcı mektup ile çıkarma ertelendi. Saldırıların artması üzerine TBMM’de müdahale kararı alındı. Görüşmeler sonunda Yunanistan geri adım attı ve adadaki kuvvetlerini geri çekti.
Rumların Türklere baskılarının artması üzerine 1967 yılında Türkiye’nin Kıbrıs’ müdahalesi tekrar gündeme geldiyse de gerçekleşmedi.
Barış Harekâtına Doğru
15.Temmuz.1974’te Makarios Yunan cuntasının Kıbrıs’taki subayları tarafından devrildi. Aynı gün sabahı Kıbrıs’ta “Elen Cumhuriyeti” ilan edildi.
Türkiye’de gerekli toplantılar yapıldıktan sonra “Bu bir Yunan müdahalesidir. Adadaki anayasal düzen yıkılmış, gayrimeşru bir askeri yönetim kurulmuştur. Türkiye bunu antlaşmaların ve garantilerin ihlali saymaktadır” Açıklaması yapıldı. 20.Temmuz 1974 sabahı çıkarma yapılmasına karar verildi. Başbakan Bülent Ecevit, diğer garantör devlet olan İngiltere ile görüşmelerde bulunmak için,17 Temmuz’da Londra’ya gittiyse de işbirliği konusunda sonuç alamadı. İngilizler, Makarios’un adaya dönerek yeniden yönetimin başına geçmesini istiyorlardı. Amerika’nın, harekâtı engelleme çabaları da çözüm getirmedi.
Barış Harekâtı
Türk Silahlı Kuvvetlerinin, Garanti Anlaşması’ndan kaynaklanan yasal hakkını kullanarak 20 Temmuz 1974’te Kıbrıs Adasına karşı başlattığı Barış Harekâtı’nın nedeni, Yunanistan’ın Megali İdea olarak adlandırdığı Büyük Yunanistan ülküsünü gerçekleştirmek amacıyla Kıbrıs Adası’nı Yunanistan’a bağlamasını, başka bir ifadeyle Enosis girişimlerini önlemektir.
42 yıl önce bu gün, 20 Temmuz 1974 Günü, erken saatlerde harekât başladı. Mersin ve Taşucu bölgesi ve diğer bölgelerden irili ufaklı yüzlerce savaş gemisi, rıhtımlara bağlı palamarlarını çözerek “Vira Bismillah” sözleri arasında demir alıp Kıbrıs’a doğru yöneldiler.
Gün doğmaya başlarken Adana’dan havalanan F5 ve F100’ler Kıbrıs’a doğru uçmaya başladılar. Onların ardından UHİ ve C60’lara doldurulmuş paraşütçüler geliyordu. F100 ve F5’lerin hedefi çıkarma ve indirme bölgeleri civarında Rum mevzi ve yığınaklarıydı. Bu hedefler tahrip edildikten sonra gemiler sahile kapak atacak, nakliye uçakları ve helikopterlerle taşınan askerler Kıbrıs’a ayak basacaktı.
Saat 06.00 sularında Lefkoşe üzerinde Türk jetleri görüldü. Aynı saatlerde Lapta ve Karava köyleri arasındaki Pladini Plajına ilk çıkarma yapıldı. İlk çıkarmayı Deniz Komando Timlerinin hemen ardından İstihkâm Timleri yaptı. Arkasında hücum botlarıyla kıyıya yanaşan Kıyıbaşını tutmakla görevli Amfibi Alay Birlikleri ileri harekâta başladılar. Saat 7.30’da Hava İndirme Tugay’ın Taburları inmeye başladı. Paraşüt taburları da başarılı bir iniş yaptılar. Atlama ve inme birlikleri Beşparmak Dağları üzerinden geçerken Rumların yoğun ateşi ile karşılaşıldı. İndirme harekâtı sırasında 4 askerimiz şehit düştü. Çıkarma harekâtı Girne Sahillerine ve Limasol’a yapıldı.
21 ve 22 Temmuz günleri çok şiddetli savaşlar yapılır. Bu arada Kocatepe Muhribimiz acı bir yanlışlıkla kendi uçaklarımız tarafından vurularak 56 askerimiz şehit düşer. Birinci Barış Harekâtı’nda 733 sorti yapan hava kuvvetlerimizin düşen uçak sayısı 10’dur.
22 Temmuz ‘da Pladini-Karakum arası tamamen ele geçirilmiş ve düşmandan temizlenmişti. Güneyde harekâtın başından beri Rum karşı saldırılarının dayanak noktası olan Dikomo ele geçirilmiş ve Girne-Lefkoşe yolunun güvenliği sağlanmıştı. Denizden çıkanlarla havadan inenler Girne Boğazı’nda birleştiler. İlk safha zaferle sona erdi.
Ateşkes
Harekât başlar başlamaz Orta Doğu’da yeni bir sıcak savaş istemeyen büyük devletler, harekâtın bir Türk-Yunan Savaşı’na dönüşmemesi ve NATO’nun Güneydoğu kanadının zarar görmemesi için o güne kadar görülmemiş bir süratle BM Güvenlik Konseyi’ni toplantıya çağırmışlar ve bir ateşkes kararı almışlardı. 22.Temmuz 1974 günü saat 17.00’de ateşkes yürürlüğe girdi.
Cenevre Görüşmeleri
25-30 Temmuz tarihlerinde Türkiye, İngiltere ve Yunan Dışişleri Bakanlarının katılımıyla yapıldı. ABD, Sovyetler Birliği ve BM gözlemci bulundurdu. Alınan karar gereği ikinci Cenevre görüşmelerine 8 Ağustos’ta başlandı. İkinci görüşmelere Kıbrıs Rum ve Türk temsilcileri de katıldı. Rumlar Birinci Cenevre Anlaşması hükümlerine uymamışlar, kendileri tarafından işgal edilmiş Türk yerleşim yerlerini boşaltmamışlar, karma köylerde bulunan Rum milli Muhafız Ordusu çekilmemiş, üstelik Türk bölgelerine saldırılarını yoğunlaştırmışlardı. İkinci Cenevre görüşmelerinden bir sonuç çıkmayacağı anlaşılınca Türk hükümet yetkilileri delegelerimizin başkanı Turan Güneş’e “Ayşe tatile çıksın” parolası ile ikinci harekâtın başlayacağını belirttiler.
İkinci Barış Harekâtı
14 Ağustos 1974 sabah saat 5.30’da harekât başladı. Bu harekâtla Türk Silahlı Kuvvetleri tarafından Adada yaşayan Türk halkının güvenliğini sağlayacak sınırlar çizildi.16 Ağustos saat 19.00’da ateşkes yürürlüğe girdiğinde hat çizilmişti: Lefke- Lefkoşe- Magosa hattı.
İkinci Barış Harekâtı, birincinin aksine, dünya kamuoyunda Türkiye’nin aleyhine bir havanın doğmasına sebep oldu. Birinci Harekât hukuki bir hak olarak görülmesine rağmen, ikincisi bir işgal olarak düşünüldü. Yunanistan’ın dışında en büyük tepki Sovyet Rusya ve Amerika’dan geldi. Amerika’nın Türkiye’ye silah ambargosu uygulaması ve Türkiye’nin de Türkiye’deki Amerikan Üslerini kapatmasıyla, Türk-Amerikan ilişkileri kopma noktasına geldi.13 Şubat 1975’te Kıbrıs Türk Federe Devleti’nin kurulması BM. Tarafından kınandı. Daha sonra kurulan KKTC.’yi de Türkiye’den başka tanıyan olmadı.
Kayıplarımız
Kıbrıs Barış Harekâtı’nda 411 karacı, 5 havacı, 13 Jandarma, 56’sı Kocatepe’de 69 denizci, toplam 498 askerimiz şehit düşmüştür. Değeri ölçülemeyecek bu insan kaybına ilaveten o zamanki rakamlara göre 5 milyar tutarındaki savaş harcamalarına karşılık; bugün, Magosa-Lefkoşe- Girne bölgelerini içine alan Kıbrıs Adasının yaklaşık 1/3’ü Türk hâkimiyeti altındadır. Soydaş Türk halkı burada özgür ve bağımsız olarak yaşamaktadırlar.
Barış harekâtına katılan Sinoplu Gazilerimiz:
Merkez İlçe : 34 (2 vefat, 18 diğer illerde yaşayan) :54
Ayancık : 20 (34 diğer illerde yaşayan ) : 54
Boyabat : 29 (29 diğer illerde yaşayan ) : 58
Dikmen : 9 (2 diğer illerde yaşayan) : 11
Durağan : 29 (3 vefat, 10 diğer illerde yaşayan ) :42
Erfelek : 15 (7 diğer illerde yaşayan) : 22
Gerze : 32 (3 vefat, 2 diğer illerde yaşayan) : 37
Saraydüzü : 4 (6 diğer illerde yaşayan ) : 10
Türkeli : 6 (2 vefat, 3 diğer illerde yaşayan ) : 11
TOPLAM : 178 299
Sinop Şehit ve Gaziler Derneğinin şu andaki başkanı Sayın Mehmet Özgen Kıbrıs Gazisidir.
KKTC.’de bulunan 8 şehitlikten 5 tanesi, Kıbrıs Barış Harekâtında şehit düşen askerlerimiz için yapılmıştır. Bu şehitliklerimiz:
-Ortaköy Şehitliği – LEFKOŞE
-Karaoğlanoğlu Şehitliği – Girne
-Canbulat Şehitliği – GAZİMAGUSA
-Girne Deniz Şehitliği Anıtı – GİRNE
-Boğaz Şehitliği – GİRNE
“YAVRU VATAN” KIBRIS’TA BULUNAN BEŞ SİNOPLU
Kıbrıs Barış Harekâtı sırasında Adada 20 Temmuz ile 16 Ağustos 1974 arasındaki 27 günde, çoğunlukla taarruz, bir kısmı savunma amaçlı 15 muharebe olmuştur.
Bölüm Muharebeleri 20-22 Temmuz 1974
Bölüm Muharebeleri 23 Temmuz-13 Ağustos (Ateşkeslere uyulmadı)
Bölüm Muharebeleri 14-16 Ağustos 1974
Bu süre içerisinde toplam 498 vatan evladımız şehit düştü. Bunlar:
Kara Kuvvetleri Hava Kuvvetleri
1 Piyade Albay 1 Hava Pilot Binbaşı
I1Topçu Albay 4 Hava Pilot Kıdemli Üsteğmen
3 Yarbay
1 Binbaşı Jandarma Genel Komutanlığı
4 Yüzbaşı 13 Er
1 Tabip Üsteğmen Deniz Kuvvetleri Komutanlığı
8 Üsteğmen 13 Er
1 Teğmen Kocatepe Muhribinde Şehit Olanlar
11 Asteğmen 1 Binbaşı
10 Başçavuş 1 Kıdemli Üsteğmen
3 Üstçavuş 1 Teğmen
7 Astsubay 14 astsubay
360 Er 39 Er (Bir Sıhhiye Teknisyen Dalgıcımız 15 Kasım’da şehit)
TOPLAM: 498
Kıbrıs Barış Harekâtına Sinop İlinden 300’ün üzerinde askerimiz savaşa katıldı. Kıbrıs Gazilerimizin sayısı 299’dur. Kıbrıs Barış Harekâtında şehit düşen Sinoplu kardeşlerimizin sayısı 5’tir:
Hüseyin KAPICI (1954 Deniz Onbaşı – 21.07.1974 ‘te, I. Harekâtta şehit oldu). -AYANCIK
Kemal YILDIRIM (1954 P.Er – 22.07.1974 ‘te, I. Harekâtta şehit oldu) –Abdulkadir Köyü-AYANCIK
Halil KOÇ (1953 P. Er- 15.08.1974’te, II. Harekâtta şehit oldu) –Göynükören Köyü-SARAYDÜZÜ
Cemil KILIÇ (1953 P. Er – Yılmazköy Bölgesinde şehit oldu. –SİNOP
Kemal ÜNAL (1953 P.Çavuş- 16.08.1974’te II. Harekâtta şehit oldu)-Kayabaşı Köyü-TÜRKELİ
Kimi 1953, kimi 1954 doğumlu olan bu şehitlerimiz aynı gün doğmamışlardı. Ama aynı günlerde şehit düştüler. Ayancık’tan Recep Oğlu Hüseyin Kapıcı, I Harekâtın 2. Günü, 21 Temmuz 1974 günü, Ayancık –Abdulkadir Köyünden Cemal Oğlu Kemal Yıldırım, I. Harekâtın sonunda ateşkes yapıldığı gün, 22 Temmuz 1974 günü şehit oldu. Saraydüzü Göynükören Köyünden Ömer Oğlu Halil Koç, II. Harekâtın 2. Günü, 15 Ağustos 1974 günü şehit oldu. II. Harekâtın son günü olan 16 Ağustos 1974 günü, Türkeli Kayabaşı Köyünden Cemal Oğlu Kemal Ünal şehit oldu. Ruhları şad olsun.
Tarih ve kültür şehri olan Sinop, onun bir parçası olan şehitlerini unutmadı. Unutmayacak. Yakın tarihimize damgasını vuran Kıbrıs Harekâtında, şehit ve gazi olarak bizleri temsil eden kahramanlarımızın hatıralarını daima canlı tutacak, bunu genç nesillere aracısız aktaracak objelere ihtiyacımız vardır. Cadde, sokak, çeşme, okul vb. yerlere, Kıbrıs şehit ve Gazilerini hatırlatacak isimler verilerek, hafızalara daha kolay yer etmesi sağlanabilir. Kıbrıs şehitlerimizin isimleri mermer levhaya yazılarak şehitliğe konulabilir. (Bütün şehitler için aynı şey yapılmalı.)Zaman geçirilmeden yetkililer tarafından bu konuda adımlar atılacağı ümidini taşıyorum.
Kıbrıs Barış Harekâtına katılarak, yüce Milletimizi başarıyla temsil eden kahraman gazilerimizi yürekten kutluyor, aynı harekâtta toprağa düşen aziz şehitlerimizi rahmet ve minnetle anıyorum.