Evrim teorisi hala müslümanların gündeminde birbirlerini küfür-iman bağlamında itham ederek heyecanlı bir biçimde yer kaplıyor.Bu tartışmanın yapılma biçimi ve taraflara ayrışma şekli, bir tarafta kendi ilmi birikimimiz ve islam inancımızın 'insan' tanımını net bir biçimde anlayamadığımızı ve derinliğine nüfuz edemediğimizi, diğer taraftada; yaşadığımız dünya sistemini ve bilim metoduna ne kadar üstten tutma baktığımızı gösteriyor.Çünkü islamın, insanı tanımlama biçimi biyolojik özellikleri ile kayıtlı değildir.Tam tersine insanın biyolojik varlığı olan hayvani niteliği üzerine 'ruh'umdan üfledim' denilerek insani niteliğini kazandığı, hiç bir yerde ayrıntısına rastlanmayacak şekilde kadim kitabımızda izah edilmektedir.Evrim teorisi bağlamında İbn-i Miskeveyh ve İbrahim Hakkı'nın Marifetnamede evrim teorisini savunanları hayrete düşürecek şeyler söylediğini de belirtmek isterim.Birde evrim teorisine bilimsel bir araştırma olarak değil de, islamın 'insan' tanımını çürüten buluş diye sarılan diğer kesim var ki, onlarda evlere şenlik.Evlere şenlik, çünkü, bilimsel bir araştırmanın temel niteliği 'yanlışlanabilir' olmasıdır.Elde edilen hiç bir araştırma sonucu gidilecek farklı bir yol kalmadığını göstermez.Böyle bir iddia ise bilimselliği kökten yokeder.Bir şeyi reddeden sorumluluğu kabuledenin iki katı kadardır.iddia sahibi savunduğu şey kadar, reddettiğini de iyi bilmek zorundadır.
Buradan çıkan sonuç ise genellendiğinde öğüt verici mahiyette.İlki, bir dine inananların inançlarının esasına hakkı ile vakıf olmadıkları yönünde.Bu noktada daha garip olanı, temel kaynaklardan bilgi üretilemediği gibi, geçmişte üretilen bilgiden de yoksun olduğumuz gerçeği.İkinci grubun durumu ise ilk grubtan bağımsız olarak izah edilemez.Din ve yaşam tasavvurlarını bu kadar yüzeysel biçimde ortaya koyan kesim, karşıtlarını da benzer niteliksizlikler üzerine inşa etmektedirler.Tezini olması gereken düzeyde ortaya koyamayan kesimin karşısına daha sağlıklı bir antitez konamaz.Sürecin işleyişi ise bize sağlıksız sonuçlar üretir, aynı içine düştüğümüz fasit dairede olduğu gibi.
Söylenecek en son söz ise, inanç sahibi iyi niyetli kesim de, ülkesi ve halkının sorunlarına çare üretmek için farklı arayışlara giren kesim de, savundukları kadar reddettikleri şeyleri nitelikli bir bilgiye dayandırmak zorundadır.Bir konuyu savunan bir şey biliyorken, bir konuyu reddeden iki şey bilmek zorundadır.Zira hem savunulanın eksik ve yanlışlığını, hem de önerilenin daha düzgün olduğunu ortaya koyacak ikna edici bir pozisyonun sahibi olmalıdır.Ortaya konulan şeylerin doğruluğu, kişilerin, fikirlerin, dönemlerin kutsanıp istismarına dayanmamalıdır.Savunulan veya reddedilen her şey, ait olduğu ilmi disiplin içinde sonuçlanmalıdır.