Bilmek güzeldir.Bilmemek anlaşılıp tolere edilebilir.Fakat bildiğini sanmak ve her şeyi bu temelde değerlendirmek, insanı felakete sürükleyen zandan ibarettir.Zanda ise Hakk'dan pay yoktur.(53/28)Muhterem soruyor (aslında aşağılamak istiyor), sen böyle hayali varlıklara inanıyormusun?Devam ediyor, ben metafizik olgulara hele ortadoğu eksenli kavramlara asla inanmam.Ben sadece akla ve bilime inanırım.

           Tamam.Bunlarda sıkıntı yok.Fakat senin aklının kilosu ne kadar, boyu kaç metre, bu konuda hiç aklını sorguladın mı?Bilim içinden çıkamadığı şeylere artı/eksi sonsuz, çözümsüz diyor.Yakın bir döneme kadar dinlerin son saat (kıyamet) haberine akıl yürütenler 'Dünya ebedidir, böyle saçmalık mı olur?'' diyordu.Dinlerin ilk insandan itibaren haber verdiği şey son yüz yıl içinde bilimsel gerçekliğe oturtulabildi.Şimdi Vahyin verdiği haberi red edenler gerçekten aklını mı kullandı?Onlar o zaman en akıllı kendilerinin olduğunu söylüyorlardı.Alman düşünür E.Kant, yakın zamanda önemli bir eser yayınlayacağanı söyledikten altı yıl sonra 'Pratik Aklın Eleştirisini' yayınlayabildi.Aklın işleyiş biçimine ilişkin en ciddi çalışmalardan biriydi bu.Fakat aklı anlatmaya hiç bir zaman yetmedi.Peki aydınlanmanın en önemli teorisyenlerinden biir olan bu koca düşünürün ''İmana yer açmak için bilgiyi inkar etmek zorunda kaldım'' sözünden ne anlayalım?
 

             Eğer hakikaten gerçek arayışı içinde iseniz antenleriniz 360 derece açık olmak zorundadır.Başlangıçtan itibaren insanı/ zirve varlığı, sahip olduğunuz kadar akla mahkum edip, aklın ötesindeki niteliklerini yok sayarsanız sadece karanlıklar elde edersiniz.Bilim, bize yol gösterebilir fakat hiç bir şeyin nihai tasdik makamı değildir.Tam tersine bilim bir konuyu yanlışlayabildiği ölçüde iddia sahibidir.

            Bu savlara bakınca vahyin muhteşemliğini müşahede ediyorum.Niçin?Vahiy, insanları akletmeye ve elde ettiği sonuçları Allah ile bağ kurarak tanımlamaya teşvik ediyor.Biliyor ki, insan; aklının almadığı ve bütün zamanlarda aklının kavrayamayacağa bir çok problemle içiçe yaşayacaktır.İşte tam da orada yaratıcıyı, insanı ve eşyayı tanımlıyor.Diyor ki, aklını kullandığında elde edeceğin bilgiler seni bana ulaştıracaktır.Ancak karşılaştığında çabalasan da çözemeyeceğin bir takım problemlerin olacak.İşte o problemlerin çözümü olarak vahyin tavsiyesine şimdilik uyun.Bu sizin için faydalı ve yararlı olacaktır.Bir gün geldiğinde bu gerçeklikleri tedrici olarak aklınızla kavrayacak ve teşekkür edeceksiniz.Yani insanın uğraşıp da çözemediği problemlerin çözümünü Allah insana, haramlar, helaller şeklinde teklif edip iman/güven etmesini istiyor.Bir gün insanın bunları kavrayacağanı müjdeliyor.

            İman; aklı evvellerin sandığı gibi ham hayal bir ön kabul değildir.Zira, mümin; Allaha ulaşıncaya kadar afaki ve enfüsi olarak ciddi bir akıl yürütme süreci yaşar.Bu sorgu onu Rabbine ulaştırır.Rabbine ulaştıktan sonra, Rabbinin dediğini aklı erse de ermese de kabul eder.Çünkü O Hak'dır. Aklının ermediği alanda , aklının ereceği olgunluğa ulaşmasına kadar bekler ve Rabbinin sunduğu teklife iman/güven eder.Böylece mümin her zaman dosdoğru yolda yürümüş olur.Kant'ın antinomilerinde belirttiği şey bence büyük bir yanılgıdır.İman/güven ciddi bir akıl yürütme, çaba ve gayret sonucu her şeyin sahibi olan Rabbe ulaşıp onun dediklerine teslim olam halidir.Hakikatin dillendirilmesinden rahatsız olan bu zevata Kur- an ile cevap verip konuyu noktalayalım:'' Siz haddini aşan bir topluluk olup çıktınız diye size öğüt vermekten vaz mı geçelim?'' (Zuhruf:5)