Allaha iman eşliğinde her meyus dönemde insanın içinde tekrar yeşeren, bizi diri tutan bir umut boy verir.Aslında insan 'umud'u' kadar vardır.Zira umut etmek; yaşam tasavvurunda insanın kendini, varlığı ve varedeni yerli yerinde konumlandırması ile mümkündür.Umut; hayal olmadığı gibi, insana neler yapabileceğinin kapısını aralayan, hangi ateşi tutuşturabileceğinin müjdesini veren, kendi varlığındaki kudreti göremeyen gözüne ışık taşıyan içkin bir bilinçtir.İmanla umut arasındaki ilişki de bu durumu kavrama biçiminden neşet eder.
Çoban Musa'nın elindeki değnek ile mensubu olduğu ülkenin kralı karşısında meydan okuması Umut'tan ve kurtuluş öngörüsünden öte bir şey iken, insanlara verdiği mesaj iman-umut merkezinde değerlendirilmelidir.Böyle bir ortamda içinde yaşadığımız yüreklerimizi umutsuzluklarımızın kararttığı çağda Musa'nın asasının bir ucunun da, mazlumların, sömürülüp aşağılanan, can pazarında ölüsüne kıymet verilmeyenlerin elinde olduğunu görüyoruz.Meselenin özünü ise Musa gibi inanmak ve umut etmek oluşturmaktadır.Bilim yapmanın, teknolojiyi üretmenin özünde insan zihni ve emeği varsa bu yolun zorlanmaması, değerlendirilmemesi kabu edilemez.Son dönemde gözde sektör ve zenginlik ölçüsü olarak ''yazılım'' ön plana çıkmaktadır.Bu alanda bir şeyler yapılması istenildiğinde modern yaşamın kriterleri gündeme gelerek ipe un serilse de, batının maliyetlerinin çok altında fevkalade ürünler ortaya konulabilir.Zira yazılımın temel sermayesi insan zekası ve emeği olup devasa kaynaklara ihtiyaç yoktur.Batının milyarlarca dolarlık arge çalışmasıyla ortaya çıkaramadığı bir ürünü, anadolunun köhne kasabasında fakir bir lise öğrencisi elde edebilir.Parayı tanrı, tüketimi ibadet, arzularına hizmeti din haline getiren dünyaperestlerin hayallerinin ulaşamayacağı boyutta farklı bir bilgisayar sistemini Suriyeden kaçarak ülkemize sığınan bir mültecinin çocuğu, yanan yüreği ve ışıldayan zihni ile tasarlayıp tamamlayabilir.Özellikle yapay zeka alnında sıradışı bir ürün bu coğrafyada üretilebilir.Bunlar köklü bir medeniyetin çocukları için yapılması en kolay ve muhtemel şeylerdir.
Peki böyle bir atılımı gerçekleştirmenin gerek ve yeter şartı nedir?Mevcut yaşamı bütün gerçekliğiyle anlayıp kavramış, düşmanlarına kin tutmaktan arınmış, geçmişine olan aşırı övgüden yüz çevirmiş, derdini kendine sorumluluk, insanlığa karşı yerine getirilecek görev olarak algılamış, vahyi bütün çıplaklığı ile kavrayarak günümüzdeki yaşama entegre etmiş bir zihin inşası ile bunlar her daim mümkündür.İnsanlık tarihi boyunca bize gerçekliği anlatma yönünde gelen kelimelerin manasını ait oldukları orjine oturtarak yaşamı tekrar yorumlayıp kompexlerden sıyrılıp takliti terkedebildiğimiz anda Musa gibi denizi aşmış, zalimleri sulara havale etmiş oluruz.Gerçekten de, zalimler ne kadar kendilerine güvenirse güvensin Allah adil olup, her geceden sonra gündüzü, gündüzden sonra da geceyi yaratıp sonuçları sıfırlayarak sanki ''hadi! sizlere yeni bir fırsat'' dercesine yarışma için nasıl adil şartlar oluşturuyorsa mazlumlar içinde aynı fırsatı mütemadiyen vermektedir.Yeter ki, mazlum haketmediğini düşündüğü konumdan kurtulmanın yolunu arasın!
N.Alabuğa