Hoşlananı görür; hoşlandığını belli eder.
Sevdiğine mesaj gönderir; sevenini kendine çeker.
Konuşmadan anlaşabilme, dertleşebilme ve muhabbet edebilme organıdır.
Dilin suskun kaldığı anlarda çok şey söyler muhatabına.
Göz göze gelmeden inceleyici bakışlar duyulan ilgiyi ortaya koyar.
O kaçamak göz atmalar, karşı tarafın nazarıyla manalaşır. Karşılıklı veya karşılıksız duyulan ilgi hoşlanmaya kapı aralar.
Sempatik gülümsemeler ve imalı minik sözler, yeni dönemde kopacak fırtınayı, gönüllerde esecek lodosu haber verir.
İlgi duymak, hoşlanmak ve sevmek… Hepsi ilk etapta eş anlamlı görünebilir. Haz’la zevk arasında olduğu gibi…
Duygularımızın yoğunluğuna göre bunlardan birini kullanmayı seçeriz.
Ancak duygularımızın yoğunluğunu neye göre seçiyoruz, nasıl belirliyoruz?
Kanımızın kaynadığı, içimizin ısındığı bir kişi hakkında, “Bir ilgi duyduğum gerçek; yalnız hoşlandığım söylenemez!” Ya da, “Hoşlanıyorum; ama sevdiğimi söyleyemem” diye biliyor muyuz?
Açıkça söylemek gerekirse çoğu kere buna karar veremiyoruz.
İşte bu karar verememe aşamasında en muallak olanı bize göre "hoşlanmak".
İlgi duymak, hoşlanmak ve sevmek… Bu kavramların birbiriyle aynı olduğu söylenemez.
Aralarında bir fark var ki, ayrı ayrı cümle içerisinde kullanıldığına çoğu kere şahit oluyoruz.
Bu fark; derece farkı mı, yoksa mahiyet farkı mı? Sorunun cevabını bir çırpıda vermek zor olsa gerek.
Zaman isteyip biraz düşünsek de cevabını verebileceğimizi sanmıyorum. Sözlüklere başvurmakta çözüm olmayacaktır zannımca. Duyguları düşünerek yorumlayamayız çünkü.
Ünlü türkücü İbrahim Tatlıses seslendirdiği “Allah Yalanı Sevmez” adlı eserinin sözleri şöyledir:
Biraz yüz verdim diye,
Havalara girme sen.
Henüz aşık olmadım,
Hoşlanıyorum senden.
Seviyorum diye bir söz,
Söyle duydun mu benden.
Allah yalanı sevmez,
Hoşlanıyorum senden.
Aşkımı söyleyemem,
Ben karşılık görmeden.
Korkma seni terk etmem,
Hoşlanıyorum senden.
Sevmeye başlamanın anahtarı hoşlanmaktır. Hoşlanmanın ön aşaması da ilgi duymaktır.
İlgi duymak geri dönüşü olan bir aşama. Hakeza hoşlanma da öyle. Ancak sevmek öyle değil işte. Hoşlanmadan sevmek eğitim sitemindeki sınıf atlamaya benzer.
Hoşlanmadan sevenin geri dönüşü zordur. Hatta imkansız.
İlgi duymak ve hoşlanmak anlık bir hevestir; gelir geçer. Yalnız sevgi öyle değildir. Bir yağmurla sel olur gelir. Gönül gölünde tutunursa ne ala; tutunamazsa her şeyi yıkar gider.