"Nefret, yüktür" ruhsal olarak farklı zararlara kapı açar. Bu alanda araştırma yapmış uzmanlar epey yazıp çizmişler efendim. Kalp ritminin düzeninin bozulması, kalp krizi, bağışıklık sistemini zayıflatması, mütemadiyen gergin ve anksiyete kaynağı olması, depresyona yol açması, sosyal ilişkileri zedelemesi, yüksek tansiyonu tetiklemesi, kişinin kendini yalnız hissetmesi gibi rahatsızlıklar alırda başını gidermiş. Nefretin yükleşmesi, sayrûreti, bitevîye önüne geçilemezdir. Kaçınılmaz hakikattir. Dayanılamayacak hazin sonu yazan nefret duygusu, bilhassa hislerini yönetemeyen kimseleri şüphesiz; kötü senaryoları bizzatihi yaşarken buldurur. Bu kişiler gazabını yenemeyen içten pazarlıklı karaktere dönüşür. Bu da onu kokuşmuş, aşağılık bir mel'undan başkası yapmaz. Şu yeknesak yaşamda gören gözlere ibretler yazar, cesur olan toyların gözünü açarken şahsına da ait hisse çıkarmazsa hayatına da amiyane perişanlık gelir. Sağlıklı bir ruh hali duyguları yönetebilmekle mümküdür. İnsanın mayası sevgiyle ve şefkatle yoğrulmuştur. Öfke ve gadabi hisler şeytandandır. Bizler güzelliğe, hüsnü zanna ve de muhabbete memuruz. Fıtrata aykırı olan durumlar yaşamı olumsuzlaştırır, anlamsızlaştırır, boşluğa, yokluğa, karartıcılığa, anlaşılmazlığa, telaffuzu zorluğa, kuruntuya, zalâmlığa götürür. Belirsizlik, bilinmezlik, fehimsizlik
yolunda seyrüsefer ederken istemsiz kalbi kasavetleşir, kararır.
Tasa,kaygı,sıkıntı hepten ahbabı olur. Münferit, yani tek başına olan biri olur. Kin duygusuyla boğuşan haksızlaşır. Niyeti adaleti sağlamak değildir, öc almaktır. Bu da şeytandan gelir. Bu halde iddiasını, davranışını, düşüncesini doğru ve yerinde ifade edemeyen kimseye dönüşür. Haksızlaşır, haksızlaşan ise karşısındakini sesiyle bastırmaya çalışarak çok bağırır, yaygara koparır.
Güya varlığını veya hâlini duruşu ile açıkça anlatmaya, kendini belli etmeye çalışıyordur. Yöntemi âciz kişi, ne kadar bağırırsa bağırsın, duyulmaz. Veyahut sinsilikle de selamet kapısı açılmaz; " yanlış anahtar, anahtarı değiş" derler.
Kalp çehrenin aynasıdır. Kalbi kötüleşenin suratı asıklaşır, asabileşir. Gülümserken dahi çehresinde öfke kol gezer. Bakışları buz gibidir. Bu duyguyu hakkıyla tanımlamak ve ona nasıl yaklaşacağı hususuna vâkıf olmak zamanla öç alma ve adavet hissini azaltır.
Bilmek için öğrenen bilmiş olur, yaşamak için öğrenen şâh olur. Bildiğini zanneden yok olur. İhtiyaç hâsıl olduğundan öğrenen yarasına ve yaralara merhem olur. Sezgide şıp diye damlayanlar hikmet pınarı olmak isterlerse şayet; nefsâni ve gizli düşmanlıktan arınıp hoş görüye yelken açmalılar. Yunus Emre'mizin dediği gibi:
"Adımız miskindir bizim / Düşmanımız kindir bizim."
İnsan asıl düşmanını tanıdığı vakit, çevresindeki kimsenin kendisine düşman olmadığını anlıyormuş. Kin tutan nefsin kendini haklı, başkasını suçlu tanıtması cayi dikkat bir hadisedir.
"Doğrusu, ben nefsimi temize çıkarmam. Çünkü Rabbimin merhamet edip korudukları hariç, nefis daima fenalığı ister, kötülüğe sevkeder. Doğrusu Rabbim gafurdur, rahimdir (affı ve merhameti boldur)."
Yusuf suresi ayet, 53
Nefis, hep kötülüğü telkin eder. Daimi surette fenalık tarafına meylettirir. İşte insan kendi nefsiyle baş başa kalırsa fenalığa sürüklenir, hasaret eder. Ancak Rabb'imin rahmet ettiği kimseler müstesnadır.
Bu nefret hissini bastırarak üstünü ört bas etmek yerine,nefsi tanımaya başlayarak bu duyguyu köreltmek cok daha kolaydır. Hep başkalarını telakki eden, anlayış gösterip görüş bildirerek yorum yapan birazda özüne dönüp ruhunu anlamalı ve kişisel hakkını yok etmemelidir. Zatını unutan ve benliğindeki duyguları tefehhüm edemeyen başkasını anladığını söylüyorsa, cok kezzaptır. Kendini bilmeyen başkasını kavrayamaz. Kendine şifa olamayan başkasının hastalığına reçete yazamaz. Elzemse bunun için muhakkak bir uzmanından destek almak gerekir. Şu aralar hayat-ı içtimaiye, duygularını yönetemeyenlerin hüsran dolu hikayeleri ile kaynıyor. İşin tuhaf yanı gizli kin yaşayan ve bunun farkında olmadan hayat süren insanların da çirkin yüzlerini sergiliyor. Halini ona yansıtıp desen ki: "ey dost, doğrusu halin çok perişandır." "Olur mu öyle şey, gayet pür-i pak, pek envarı mutlak bir hakikatim." der, kendine toz kondurmaz. Bundandır ki,
insanın inkarcı yüzünün soğukluğu beni hep ürkütmüştür.
İçimizdeki hissi âlemi; yazı,muhavere sanat,spor, müzik, empati, derin nefes teknikleri, affedici olma ve egzersiz yoluyla yönetebilmeyi tavsiye eden uzmanlar daha geniş kapsamlı seçenekleri sunmalıdırlar. İnsan duyguları üzerinden daha istifadeli çalışmalar yapmalı, duygusal yüklerden kurtulmalı ve doğru pusulayı bildirmelidirler.
Kalabalıklar içinde yalnızlaşmayı bitirmeli, yakınlarıyla sıkı bağ kurmayı bilmelidir. Nefretle kalbi körleşmiş haset kişilerin aile bağlarının çok zayıf olduğu da ayrı bir hakikattir. Ailesini kusurlarıyla kabul edebilen ve onları koşulsuz sevgiyle bağrına basan cömert ruhlar kin nedir bilmezler. Çünkü kıymet bilen ölümü de ayrılığı da biliyordur ya da tatmıştır. Eyvallahsız olmaz, vefasız da olmaz.