Sinop’ta Nezihi bey isimli bir şairimiz vardı. Bu zatın annesi Sinop’lu, babası da doğu kökenli bir kişiydi. Nezih bey güzel ve iyi bir insan olup çok nezihte şiirler yazardı. Elinde kendi şiirlerinin bir kısmını topladığı şiir kitabı bulunuyordu.
Bunun yanında bazı dergilerde de şiirleri yayınlanmıştı. Annesi Sinop’lu olduğu için İstanbul’dan Sinop’a gelip, 1992-2000 li yılların içersinde burada kaldı. Ben Vilayet Matbaasında çalıştığımda yanımıza takılır, hemen hemen her gün muhakkak birlikte olurduk.
Kendisini bir çok Sinop’lunun tanıdığını tahmin ediyorum. Nezihi bey çok iyi çok hoş bir insan olması ile birlikte biraz kilo sorunu nedeniyle yeme de içmede biraz sorun yaşıyordu. Kilo diyince de 130-140 larda dolaşıyordu. Bu nedenle de hani bir deyim vardır ya “bir oturuşta bir kuzu yedi” diye . İşte bizim Nezihi bey de bu kategoriye girerdi.
Her neyse bu şairimiz her gün bizim yanımıza takıldığı için birlikte güzel günlerimiz geçti. Şimdi gelelim bu şair Nezihi beyle Rahmetli Sinop eski Kooperatifler İl Müdürü namı değer Ziya Yılmaz (Karanlık lakabıyla da anılırdı) bey’e. Günlerden bir gün Ziya Yılmaz Vilayet Matbaasına yanımıza geldi. O gün matbaada Şair Nezihi bey’de vardı. Birlikte üçümüz güzel bir sohbet gerçekleştirdik.
Bir ara ben Ziya bey’e; ‘Kardeşim bu Nezihi bey çok güzel şiir yazıyor, seninle ilgili de bir şiir yazıp seni onure etmesi iyi olur dedim. Ziya bey’de daha çiçeği burnunda yeni bir müdür olduğu için hemen kabul etti. Daha sonra ziya beyle ilgili şaire bilgi verip, sohbetimize son verdik. Ertesi günü Nezihi bey matbaaya geldi. Bana Ziya Bey’le ilgili yazdığı şiiri verdi. Şiiri okudum, gerçektende harika olmuş. Ben çok beğendim. Hemen telefonla Ziya Yılmaz bey’i aradım. Mümkün ise Vilayet Matbaasına gelmesini söyledim. O da çok gecikmeden yanıma geldi.
Ben hemen Şair Nezihi beyin Ziya Yılmaz ile ilgili yazdığı şiiri kendisine takdim ettim. Ziya bey şiiri okudu ve yüzü bir gülümseme içersinde ‘çok güzel olmuş, şiirde hem beni hem de işimi yansıtıp, harika bir metin ortaya çıkartmış, emeğine sağlık dedi. Daha sonra da bu şiiri bir çerçeve içine alıp, odasında en güzel bir yerde muhafaza edeceğini bize söyledi. Bir ara da yanıma yaklaşıp kulağıma eğilerek şaire ne kadar ücret vereceğini bana sordu. Bende kendisine bu konu ücretle olmaz. Sen kendisine bir akşam yemeği yedirirsin olay tamamlanır dedim.
Ziya Yılmaz bey o iş kolay ne zaman gelecekse bana bildirin hallederiz dedi. Bizim Nezihi bey yemeğini hemen o akşam yemek istediğini, bu nedenle de akşam mesai bitişinde şairle birlikte Tersane çarşısında bir kahvehane de bulunan Ziya beyin yanına gittik. Ziya bey bizi görünce hemen ayağa kalktı ve Liman lokantasındaki Mukbil beye söylediğini, Şair’in hesabından yemeğini yemesini bana söyledi. Biz kahveden ayrılıp doğruca liman lokantasına gittik.
Daha sonra da şairi mukbil beye teslim edip, eve gitmek için oradan ayrıldım. Ertesi gün Ziya Yılmaz Vilayet Matbaasına yanıma gelerek heyecanlı ve telaşlı bir şekilde; Mustafa bey!... Liman lokantasında kaç kişi yemek yediniz!..., Bana beş kişilik yemek ücreti çıkardılar!..., Matbaada bütün personel lokantaya mı geldiniz!..? diyince ben hemen olayı anladım.
Ziyacığım dedim, şimdi sen bu olayı önce benden dinle. Ondan sonra birlikte konuşalım, tartışalım dedim.Ben sana bu ayrıntıyı vermeyi unutmuşum. Bu şair yemek konusunda ne yaparsan yap , kendini kontrol edemez, önüne ne gelirse hepsini silip süpürür. ‘Sen yine dua ette lokanta’nın yemeklerini bitirmemiş’ diye kendisini teselli etmeye çalıştım.
Daha sonra Ziya Yılmaz’la birlikte oturup hem kahvemizi yudumladık hem de Ziya beyin kooperatif çalışmalarını gazetemizde haber yaptık.