Atalarımızın “Su akar, yolunu bulur” sözü, hayâtın zorlukları ve insanın dayanıklılığı hakkında metaforik yani mecazî bir öğretiyi içerir.
Bu ifâde, suyun doğasındaki akışkanlık ve engeller karşısındaki yılmaz tavrıyla, insanın karşılaştığı güçlükleri eninde sonunda aşacağını, hayâtın da bir şekilde yoluna gireceğini îmâ eder.
Suyun yolunu bulması her zaman pürüzsüz ve huzur verici bir süreç değildir. Aksine, bazen kontrolsüz ve tehlikeli bir hâl alabilir.
Su, durmadan hareket eden ve karşısına çıkan her engeli aşma gücüne sahip bir doğa unsurudur. Onun bu hareketi, insan hayâtına dâir ilham verici dersler taşır.
İnsanoğlu da tıpkı su gibi, hayâtta karşılaştığı engelleri aşmak için farklı yollar arar ve çoğunlukla yolunu bulur.
Bu sürecin her zaman olumlu sonuçlandığını söylemek zordur.
Tıpkı bir nehrin taşması gibi, insanın çabası bazen kontrolden çıkıp, çevresine zarar verebilir.
Su akar, ama her zaman güvenli bir rota izleyemez.
Örneğin, dağların arasından çağlayan bir dere; yağmurlarla beslenip coştuğunda çevresini su baskınları ile tehdit edebilir.
Aynı şekilde durgun suyun da görünüşteki sükûneti yanıltıcı olabilir.
Uzun süre hareketsiz kalan bir su kütlesi, zamanla sağlıksız ve tehlikeli hâle gelebilir; hastalıklara ve çevresel sorunlara yol açabilir.
Bu da gösteriyor ki, suyun yolunu bulması her zaman sâkin ve kontrollü bir süreç olmayabilir.
Bazen akışın kendisi bile tehlikeli olabilir.
Hayâtın da su gibi akışkan ve değişken olduğunu düşünürsek, bu metaforu günlük yaşamımıza uyarlamak mümkündür.
İnsanlar, hedeflerine ulaşmak ya da sorunlarını aşmak için çabalarken, bazen kontrolü kaybedebilir.
Yine örnek verecek olursak, bir iş projesinde gösterilen fazla hırs, başarıya ulaşırken ilişkilerin bozulmasına neden olabilir.
Aile içinde bir tartışmayı çözmek isterken ortaya konan sert tavırlar, köklü yaralar açabilir.
Tıpkı taşan bir nehrin etrafındaki yerleşim yerlerini tehdit etmesi gibi, kontrolsüz bir yaklaşım da çevresini yıkıcı şekilde etkileyebilir.
Peki, bu durumda “su akar, yolunu bulur” sözünden ne öğrenebiliriz?
Belki de bu atasözü, sâdece suyun akışını değil, aynı zamanda bu akışın yönlendirilmesi ve kontrol altına alınması gerektiğini de îmâ ediyordur.
Su, eğer doğru şekilde yönetilirse, bir tarım arazisini bereketlendiren, enerji üreten ya da insanların susuzluğunu gideren faydalı bir kaynak hâline gelir. Yönetimsiz bırakıldığında, her şeyi yıkıp geçebilecek bir felâket unsuru hâline gelebilir.
Sonuç olarak, suyun akışı ve insanın yaşam yolculuğu arasında güçlü bir benzerlik vardır.
İnsanın, sorunlarını ve engellerini aşarken, bu sürecin doğal akışına güvenmesi gerekebilir.
Kontrolü elden bırakmamak ve sürecin olası tehlikelerine hazırlıklı olmak da hayâtî önem taşır.
Tıpkı suyun bazen tehlike arz etmesi gibi, hayâttaki çabalarımız da zaman zaman yıkıcı hâle gelebilir.
Akışın kendiliğinden yolunu bulmasını beklerken, bu yolu doğru ve güvenli bir şekilde yönetmek gereklidir.
İşte bu noktada, "Su akar, yolunu bulur" atasözü, sâdece bir umut ve tevekkül ifâdesi değil, aynı zamanda akışın yönlendirilmesi gerektiğini de hatırlatan bir uyarı olarak anlaşılmalıdır.