Türkiye’de yıllık olarak 50 milyon ton yaş meyve ve sebze üretiliyor. Bu ürünün 10 milyon tonu çeşitli sebeplerle çöpe gidiyor. Üretimdeki bu zayiat enflasyona yansıyor. Türkiye’de sebze ve meyvenin çeşitlendirilmesi lâzımdır. Dünyada yaş sebze ve meyve çeşidi olarak 1.700 ürün üretiliyor.
Ülkemizde 3 yılda dolar % 60 değer kazandı.
Türkiye’de sebze ve meyvenin üreticiden tüketiciye ulaşana kadar fiyatlarının bu kadar fazla yükselişinden kim sorumludur? Sebze ve meyvenin fiyat artışını engellemek için öncelikle ürünün kooperatifler eliyle toptancıya satışına vesile olunmalıdır. Ülkemizde ürün girdisi olarak yapılan masraflar çok fazladır. Bu maliyet artışı ürün birim satış fiyatına yansıyor. Ülke olarak üreticiyi yerinde desteklemeliyiz. Gübre, tohum ve mazotta hâlâ niçin dışa bağımlıyız? 3.800 Kg domates satarak yurt dışından ancak bir kilogram tohum alabiliyoruz.
Atatürk Orman Çiftliği’nde Atatürk’ün talimatıyla bio-dizel üretilmiştir. 81 yıl önce yine traktörde bitki yağı kullanılmıştır.
Günümüzde tarım alanlarında kullanılan gübre kimyevî maddelerden meydana gelmektedir. Hayvan gübresini ne zaman unuttuk? Tohumu niçin yurt dışından alalım? Ürün fiyatlarının aşağıya çekilebilmesi için önce israftan vazgeçmeliyiz. Dünyada 941 milyar dolarlık ürün çöpe gidiyor. ABD tarımda da dünya lideridir. Dünyanın en büyük siyasî gücü ve otoritesi olan ABD tarıma olağanüstü yatırım yapıyor. Tarımda verimlilik üzerine çalışıyor. Dünyada çöpe giden sebze ve meyve israfını önlemek üzere ABD Tarım Bakanlığı araştırmalar yapıyor. Ürettiğimiz ürünlerin çöpe gitmemesi lâzımdır. Ürün ziyanını sıfırlarsak fiyatlar düşer. 15 milyon nüfusa sahip Hollanda Amerika’dan sonra dünyanın 2. tarım ihracatçısıdır. Ürünü çöpe atmaya ne zaman son vereceğiz? Dünyada tarım ürünlerinin tarladan sofraya gelene kadar 1/3’ü çöpe gidiyor. Dünyada yaş meyve ve sebze fiyatları düşerken bizde hâlâ tarım ürünleri fiyatları çok yüksektir. Türkiye’de köyler terk edildi. Avrupa ülkelerinde ise köyler üretimin bir halkası olarak hâlâ yaşatılmaktadır. Biz ise 17.000 köyü bir gecede mahalle statüsüne aldık. Tarım toprağı olarak kullanılması gereken yerlere artık apartmanlar yapıyoruz. Kentten köye dönüşü ülke olarak özendirmeli, teşvik etmeli ve köylere sahip çıkmalıyız.
Türkiye’de kooperatifler güçlü olmadığı için üretici tek başına bir şeyler yapmaya çalışıyor. Bizde “köylü” kavramı “çiftçilik”le özdeşleştirilmiştir. Ülkemizde “mavi yakalılar”ın da üretimin içinde yer alması lâzımdır. Dünyada her şey hayalle başlar. Gençler üretici olmak üzere tarımda yerlerini almalıdır.
Mersin yaş meyve ve sebze üretiminde Türkiye rekoltesinin % 11’ini tek başına sağlamaktadır.
Kaliteli üretim için tarımda bilgili insanların sektöre girmesi gerekir.
Mersin’de mandalina dalından 30-50 Kuruşa toptancıya satılmaktadır. Mandalina 30 Kuruştan üreticiden alınıp da şehre gelince fiyatı 3 TL oluyor. Tarım sektörü ülkemizde üreticinin kazanmadığı, ama aracıların ihya edildiği bir sömürü düzenidir.
Artık meyve ve sebzemizi dünyaya satmalıyız. Sadece Rusya’ya bağımlı kalmamalıyız. Yeni pazarlar aramalı ve bulmalıyız. Üretici firmaların pazar bulmaları kısa vadede hayli zordur. Dünyada kooperatif üye sayısı bir milyar civarındadır. Biz hâlâ kooperatiflerin sistemle ilişkisini tartışmakla meşgulüz.
Ülkemizde tarımda çalışan işçinin maliyeti hayli yüksektir. Gençler baba mesleği olarak tarımda, çiftçilikte yerlerini almalıdır. Suriye’den gelen sığınmacılar, şu anda ihtiyaçlı oldukları için, tarım ürünleri toplamada çalışıyorlar. Üreticiler Suriyelilerin bu konuda çok da bilgili olmadıklarını ve toplanan meyveye zarar verdiklerini ifade ediyorlar.
Biz hâlâ limonu Kapadokya’daki mağaralarda yatak limonu olarak bekletiyor ve dinlendiriyoruz. Yeterince ihtiyaca cevap verebilecek kalite ve kapasitede soğuk hava depoları yapmıyoruz. Peynir muhafaza etmek için de bu mağaralardan istifade ediyoruz.
Tarım ürün artışı ile ilgili kurtuluş reçetelerini tartışmalıyız.
Yaş sebze ve meyve üretiminde ilâç ve kimyevî gübre kullanımının yanlışından dolayı kendi kendimizi zehirliyoruz.
Mevsimin kışın içinde bu kadar sıcak olması normal bir hâl değildir. Neredeyse Şubat ayında baharı yaşıyoruz. Dünyayı ve akarsuları ısıtıyoruz. Dünyayı sürekli olarak fosil yakıtlar tüketerek kirletiyoruz. Kutuplarda neredeyse buz kalmadı. Dünyanın birçok yerinde aşırı derecede su kullanımından dolayı yeraltı suları çekildi. Ağaçlar yanıldı, kışın ortasında çiçek açtılar.
İhtiyacımız kadar evimize gıda almalıyız. Gıda maddelerini israf etmemeliyiz. Her gün çöpe atılan ekmek israfında milletimiz dünyada birinci sıradadır. Oysa Türk Milleti ekmeğe ilk sırada nimet olarak saygı ve hürmet gösterirken bu israf niye yapılmaktadır? Bu israfın mânâsı nedir?
Dünyaya acımasızca zarar veriyoruz.
Bu kadar tüketim ve fütursuzca üretim geleceğimiz için tehlikelidir.
Çocuklarımızın karakterinin oluşumu aşamasında hayvanlarla diyalog çok önemlidir. Köylerimizde zincire vurulmuş veya traktöre bağlanmış, traktörün arkasından koşturulan hayvanları görmek çok şaşırtıcıdır. Bu milletin hayvan sevgisine ne oldu?
Sivil toplumun gücü çok önemlidir. Herhangi bir meselenin çözümüne yönelik olarak kendi kendinize “Ben ne yapabilirim?” diye sormaya başlamışsanız meselenin çözümü için ilk adım atılmış demektir.
Türk Milleti olarak sorgulayan, düşünen ve üreten bir gençliğe ihtiyacımız vardır. [1]
31.03.2016
Ekrem YAMAN |
Sinop Vali Yardımcısı |
Web: www.ekremyaman.com.tr E-posta: [email protected] |
[1] Dinlemeden televizyon karşısından ayrılamadığım Cem SEYMEN’in CNN Türk’teki Para Dedektifi isimli programının 27.02.2016 günkü bilgileri bu yazının hazırlanmasında ilham kaynağı olmuştur. Cem SEYMEN’e teşekkür borçluyuz. Enfes bir program yapıyor.