Yakın tarihimizde pekte alışık olmadığımız bir seçim süreci yaşıyoruz. Siyasetçilerin kullandığı dil ve vaatler bu denli uç noktalara taşınmamıştı. Vaatlere de, sarf edilen sözlere de hudut çizilmiyor.
1991 yılının 21 Ekim’inde sandık başına gitmiş idik… Ne kadar da heyecanlıydık, umutluyduk…
Çünkü “Yepyeni Bir Türkiye”, “Değişim, Demokrasi, Dayanışma” kısa adıyla “3D” bizi bekliyordu…
O yıl yapılan seçimlerde; kim ne veriyorsa bir fazlasını verenler, herkese ev ve araba anahtarı teslim edenler, bol kepçeden aş-iş-maaş verenler, dizi dizi yeşilkart dağıtanlar vardı. Bir de Özal’ı Çankaya’dan indirenler, enflasyonu tuş edecekler, yolsuzluğu önleyecekler, köprü geçiş ücretlerini indirecekler…
Geçmişe dönün ve hatırlayın. O vaatleri şöyle bir düşünün. Hangi vaatler gerçekleştirildi…
İndirmekten vazgeçtik, bindirdikçe bindirdiler. Refah değil, ekonomik krizler peşi sıra geldi.
Döviz, faiz, hayat pahalılığı aldı başını gitti. Devalüasyonlar yaşandı. Vatandaşın cebindeki para pul oldu…
DYP-SHP koalisyon hükümeti de, merkez sağın iki önemli lideri de o yılların başında siyaset sahnesinde başarılı bir performans gösteremedi.
Çankaya’da oturan Cumhurbaşkanı Turgut Özal halinden memnun olmazken, DYP Genel Genel Başkanı Süleyman Demirel de koalisyonun büyük ortağı olarak oturduğu başbakanlık koltuğunda umduğunu bulamadı.
İkiye bölünen merkez sağ 1991'den sonra yapılan seçimlerde üçe bölündü.
Kenarda duran muhafazakâr kesim, yanına merkez sağın seçmenini de çekerek merkeze doğru ilerlemeye başladı. Merkez sağın güçlü partileri küçülürken, Prof. Dr. Necmettin Erbakan’ın liderliğini yaptığı Refah Partisi girdiği her seçimde oyunu arttırdı.
Milli Görüş Hareketi, 20 yıllık siyasetteki yolculuğunda anahtar parti olmaktan çıkarak Türk Siyaset Tarihi'nde önemli roller üstlenen bir kitle partisine evrildi.
REFAHYOL Hükümeti döneminde üretimin arttırılması, ticaretin (piyasanın canlandırılması) hareketlendirilmesi, kamu personelinin maaşlarına yapılan zamlarla alım gücünün kuvvetlendirilmesi, ekonominin eski sağlığına kavuşturulması gibi iyileştirilmeye yönelik atılan tüm önemli adımlar irtica yaygarasıyla sekteye uğratıldı.
Büyük Türkiye’nin sosyo-ekonomik kalkınma kapısı açılamadı. “Adil Düzen” gerçekleşemedi.
Kitle partisi olmak Refah Partisi’ne maalesef yaramadı. Hakkında açılan kapatma davalarına karşı uzunca bir süre savunma mücadelesi verdi.
Gün geldi tarih tekerrür etti; parti kapandı. Bazı kişilere siyasi partilere üye olma ve siyaset yapma yasağı getirildi.
Siyasette yeni vizyon, aktif icraat ve yenilikçilik hamleler daha yolun başında sona erdi.
Ülke siyasal ve ekonomik sorunlarla yeniden karşı karşıya bırakıldı.
Yirmi yıl aradan sonra sosyo-ekonomik sıkıntılar gölgesinde şimdi yine yeniden sınırı olmayan bol vaatlerin yaşandığı bir seçime daha gidiyoruz. Yarın okullarda kurulan kabinlerde hür irademizle tercihimizi yapacağız, önümüze konan sandıklara zarflarımızı atacağız. Demokratik haklarımızı kullanacağız, vatandaşlık görevlerimizi yerine getireceğiz.
Her dönem olduğu gibi seçimler gelir ve yine geçer. Siyasi parti tercihlerinden dolayı birimiz diğerini kırmasın, kötü söz söylemesin.
Seçmen demokratik hakkını kullanırken hür iradesine müdahale etmeyelim. Asayişi bozacak, barış ortamını zedeleyecek hareketlerden, eylemlerden uzak duralım.
Seçim sonuçlarının, kim kazanırsa kazansın, vatanımız ve milletimiz için hayırlara vesile olmasını diliyorum.