Birçok kez aynı konuyu köşemize taşıdık. Fakat konu içte ve dışta tazeliğini koruduğu için tekrar aynı probleme dönmek zorunda kaldık.
   

Ermeni soy kırımı çığırtkanlığı yapan, parlementolarından soykırım tasarısını geçirme, hatta Ermeni’lere soy kırım yapılmamıştır diyenleri cezalandırma yasaları çıkartan, tarihçilerin tartışıp karar vermesi gereken bir meseleyi, siyasi arenaya taşıyarak Türkiye’yi sıkıştırmaya gayreti içerisinde olan ülkecikler var olduğu sürece bu konu tazeliğini koruyacak, biz de becerebildiğimiz ölçüde yazmaya, bildiklerimizi paylaşmaya devam edeceğiz.
   

Bu hafta kangren haline getirilmeye çalışılan bu sorunun ana hatları üzerinde durmaya çalışacağım. Bunu yaparken amacım, eski bir yarayı kaşımak ve kanatmak katiyen değildir. İki toplum arasın yeni yeni düşmanlıklar tesis etmek hiç değildir. Meselelin daha iyi anlaşılmasına, akli selimle değerlendirmesine katkı sağlamaktır. Maksadım yıllardır oluşturulan düşmanlıkların yerine sevgi haleleri oluşmasına vesile olabilmektir.
   

Rusya’nın kışkırtmaları sonucu, saf ve bencil bir toplum olan Ermeni’ler devrimci ve bölücü eylemlerine 1850 yılından sonra başlamıştır. Tarihi ve dünya gerçeklerinden habersiz Ermeni gençliğini, dini amaçlardan çok politik amaçları için Osmanlı topraklarına gelen, çeşitli mezheplerdeki Hıristiyan misyonerler kullanmış, eylemleri organize ederek yaygınlaştırmışlardır.
   

Ermeni’ler o zamana kadar Osmanlı İmparatorluğu’na karşı saygılıydılar,  üstelik durumlarından da memnundular. Çünkü imparatorluk içerisindeki unsurlardan “Millet-i Sadıka” tanımıyla ayrıcalıklıydılar. Yani Ermeni’ler Osmanlı Devletinin sadık tebasıydı.
   

Bölücü ve devrimci eylemlerin görünürde amacı, Ermeni’lerin ikamet ettiği yerlerde Ermeni hakimiyetini tesis, Büyük Ermenistan hayalini gerçekleştirmek gibi görünüyorsa da, asıl amaç sömürgeci güçlerin azınlıkları kullanarak, çeşitli entrikalar ve ayak oyunlarıyla Osmanlı Devleti’nin parçalanmasını hızlandırıp yok etmekti.
   

Başta Çarlık Rusya olmak üzere, İngiltere ve Fransa, Ermenileri kullanan budevletler, Anadolu’yu ele geçirmek ve sömürgelerinin bir parçası yapmak üzerine kurdukları kirli ve siyasi oyunlarına, çirkin emellerine Ermeni’leri alet ederek amaçlarına ulaşmaya çalışmışlardır.


Tarihe 93 harbi olarak geçen 1877 Osmanlı Rus savaşı sonrasında, bugün elan mevcut Ermenistan topraklarında bile azınlık durumunda olan Ermeni’ler, savaş sonrası Rus’ların galibiyeti sonunda, yerlerinden edilen Müslümanların evlerine, yerlerine, yurtlarına yerleştirilmeleri, Anadolu topraklarında yaşamakta olan Ermeniler için de ümit ve hayal kaynağı olmuştu. Anadolu’nun tamamı ya da bir bölümü Türklerin kontrolünden çıkarsa Erivan ve çıvarında olduğu gibi bu topraklar bizim olacak, yani “Büyük Ermenistan” rüyası gerçekleşecek hülyasına kapıldılar. Zaten Rusya başta olmak üzere, İngiltere ve Fransa bu hayali, olmayacak rüyayı vaat ediyorlardı.  


   

- - - - - -