Bir insanı yücelten de gözden düşüren şey de aynıdır desem... O vasıta dildir. Kişinin cümleleri karakterinin dışa vurumunun en yerinde örneğidir. Yalnız dış çevrede durum tam tersi bir halde. İnsanlar 'benim içim temiz, kalbim saf' diye diye acayip bir hale büründüler. Düşüncelerinden ibaret olduğunu sandıkları kişilikleri, her geçen gün bir şeyi daha mübah kılıyor onlar için. Yanılsamanın büyüğü muhakkak ki bu...
Konuya dönecek olursak, dil önemli bir vasıtadır dedim. Ama günümüz riyakarlığı öylesine ileri bir boyutta ki, kestiremiyorsunuz. Dilindeki ile kalbindekinin çeliştiği birine nasıl güvenilebilir? Peki bu denli yalan söyleyen kişilerin çevreleri tarafından memnun bir kabul görmelerine ne demeli? Konu durumu idare etmek veya nabza göre şerbet vermek mi? Yada bu insanlarda 'şeytan tüyü var' deyip bahane bulmak mı? Doğruyu söyleyenin dokuz köyden kovulduğu, yalanı heybesine cep yapanların baş tacı edildiği; karakteri sağlamların görmezden gelindiği, yere göre kişilik değiştirenlerin ise kıymet gördüğü bir dünyada sorgulamak nereye kadar? Şu hiçbir zaman unutulmamalı kişi düşündüklerinden değil yaptıklarından ibarettir. Her türlü batakla çevresini kuşatan birilerine iyi denmez! Sınanmadıkları durumlar karşısında yargı dağıtanlar davulun sesini bir de gelip yakından dinlesinler! Seçenekleri arasında kötülüğün bulunmadığı kişiler birer melek edasıyla ortalıkta dolaşmaya devam etsinler bakalım nereye kadar! Aynı değerlere ve inançlara sahip insanların birbirlerinin sabrını bu denli gerek dilleriyle, gerek de davranışlarıyla sınaması çok acı. Şunu uzun süredir gözlemliyorum ki kısasa kısas hüküm sürüyor. Bu da bir bir "asıl" olanları ayırıyor aramızdan, çok yazık...

Velhasıl dünya iyi insanları öldürüyor. Bazen bedenlerini, bazen niyetlerini, bazen karakterlerini... Dilleri ölünce yalancı, arları ölünce hayasız, kişilikleri ölünce riyâkar, kalpleri ölünce de...