Hemen hemen her sabah Sinop sahillerini gezmek, dolaşmak güzel bir alışkanlığım olduğu için, haliyle sahilde olan hareketliliği de tespit etme imkanım oluyor.
Bu günlerdeki gezilerimde gözüme takılan bir görüntü’nün beni hiç memnun etmediğini burada belirtmek istiyorum. Bu hoşuma gitmeyen görüntü de sahillerimizden avlanan ufak mezgitlerin acı görüntüsü oluyor. Sahile yaklaşan balıkçı teknelerinin içersinde bulunan tayfalar , avladıkları mezgitleri boylarına göre ayrı ayrı kasalara yerleştirip balıkhanelere getirmek için hazırlıyorlar. Balıkçı teknelerine bakıldığında da boyutları çok ufak mezgitlerin adedi orta boy ve büyük boy mezgitlere göre çok daha fazla olmalarıdır. Bu kadar ufak mezgitleri avlamaya devam edersek çok değil 8-10 sene sonra bu güzelim balıkta maziye gömülür gider. Hepimiz görmüşüzdür, satın aldığımız ufak mezgitlerin içinden bile yumurta çıkıyor. Bence çok yazık oluyor.
İkinci bir konuda liman içersinde ufak istavritlerin avlanması olayıdır. Hepimizin bildiği gibi iskelede çapari tekniği ile balık avlanıyor. Bu avlanmada daha çok istavrit balığı tutulmaktadır. İskeledeki bu avcılık ilimizin tanıtılmasında, turizminde önemli bir yer işgal etmektedir. Bu avcılık sayesinde de yüzlerce Sinop’lunun zamanını burada geçirdiğini de biliyoruz. Ne yalan söyleyelim, Amatör balıkçıların bu güzel görüntüsü şehirde büyük bir sükse toplamaktadır. İşte bu nedenle büyük gırgır teknelerinin liman içinde bu balığa av sarmamaları ve iskelemizde bulunan amatör balıkçılarımızı da üzmemeleri gerekiyor. Bence de bu balığın avlanma yeri arka deniz olmalıdır.
Çok iyi biliyorum; Eski Sinop Valimiz Zeki Şanal Sinop limanındaki balık popülasyonunu artırmak için bir dizi önlem almıştı. Mevcut yasalarla bu konuya çözüm bulamadığı için de kendi bulduğu bir uygulama ile işi başlattı. Başlatmış olduğu uygulama da şu şekilde idi? Liman içinde ve arka denizdeki batıkları gerekçe gösterip, dip balıkçılığı avını yasaklamış, bu tezini de ilgili birimlere kabul ettirmişti. Karadeniz vilayetleri için de bir tek Sinop’ta başlatılan bu uygulama 3 yıl sürdürüldü. 3 yıl sonra Sinop’ta kaybolan balıkların bile meydana çıktığına şahit olurken, sahillerimiz balıkla doldu. Bu işlem yine uygulanır. Ancak bu konuya emek vermek lazım.
Yine ben bu konuda özellikle şunu söylemek durumundayım. Bazı konularda sıkıntıya düştüğümüzde konuyu hep Allaha havale edip, “Allah vermedi, Allah nasip etmedi” diye hayıflanır dururuz. Bazı şeylerin yok olmasında kendimizi de hiç suçlu bulmayız. Öncelikle biz balıkçılar olarak dikkat edip, kaynağın kurutulmamasına özen göstermemiz lazım. Ondan sonra da Allah’tan beklememiz gerekir.
Burada şu fıkrayı da bu konuya dahil edip, olaya renk katmasını istiyorum,
Nasrettin hocaya sorarlar?;
Hocam bu yıl fitreni kime vereceksin?
Hoca gayet sakin bir sesle;
Köyün zenginine.
Aman hocam o kadar fakir, fukara varken niye zengine veriyorsun?
Vallahi ben Allahın işine karışmam. O kime veriyorsa bende ona veririm.