Aylardan sükûnet
Eylül'ün mahmurluğunu çarçabuk üstünden atarak tatlı tatlı sükûnetle tebessüm eyleyen ekim/
Bugün benim doğum günüm/
Ekim benim / ben de ekimin ta kendisiyim
Aylardan gazel...
candan sevmenin ve aşka bir damla hürmeti olanların ayı...
Lev'-i garâm'ın destanlarını yazanların ayı...
Sevmeyi kelam-ı lafızla süsleyerek iste sevgi budur diyen laf ü güzâf sahiplerini sevmeyenlerin ayı...
Sararan yapraklar / hüzünle esen rüzgarlar var/
Ama liyakatsiz esintiler de savrulacakta değilim/
Yüregimden âzâd eyledigim solmuş yapraklar bir bir döküldüler/
Daha zifiri soğuklar var/ Kasımın heyecanı sardı simdiden/
Kasımın soğugundan mı titriyorum yoksa üzüntüden mi, bilmem...
Tek bildiğim bir hakikat var:
Gözlerime rüzgarın etkisiyle kaçan talaşlar görmek istedigim ışığın habercisidir oysa...
Ama en çok ekimi konuşalım/
bana ekimden bahsedin/
Çünkü ben ekimin ta kendisiyim/
Şafak vakti göz kırpan tan yıldızı
güneşe cok yakındır fakat bir o kadar da uzaktır/
Gökyüzünde ışıl ışıl titreyip durur, adeta benim sinemin göğünde ışıldayan venüs gibi /
hem içimdeki göğümde/ hem de cok ötesinde/
Şayet dürbün olmaksızın görebilirsin istersen /
SORARIM ???
içimdeki çoban yıldızını söndürmeye kimin gücü yetebilir/
Hangi kendini bilmez hırsız benden çalabilir /
Hangi paslanmış bilek düşürebilir /
Hangi siyahlaşmış kalp söndürebilir/
Hangi oyun bozan kırabilir /
gögümde tek sahibi olduğum yıldızları...