Bir ateş ummanına düştüm,ne ucu ne bucağı, ne başı ne sonu var/
Bir sokak kavgasına karıştım ne adeleti ne tarafı var/
Bir hürriyet davasına düştüm ne aslı ne astarı var/
Salıversin beni bir başıma bu zalim düzen/
'Yalaka bir köle değilim' diye gelir bunca başıma gelen/
Heyecanla uçuşan kelebek gönlümü azade etsinler, bu üçkağıtcı sistemden/
Kırmasınlar kanatlarımı, kırlarda gezişime karışmasınlar/
Bir sevdaya düştüm canına yandığım, ne acımağı ne kayırması var/
Küllenmişim, savrulur dururum göklerde/
Bir Hak mahkemesi, yedi düvele dava açmışım, ne hürmeti ne takdiri var/ Kararmış gözleri, katılaşmış kalpleri/ Tapındıklarına durmadan secde ederler/
Duymazlar!
Anlatmıyorum, çığlık çığlığa bağırıyorum ne duyan ne gören var/
Meğer, ağaç için tohumun çatlaması elzemmiş...
Meğer, baharın gelmesi için yaprakların solması elzemmiş...
Meğer, hakikat doğsun diye kamerin ikiye bölünmesi elzemmiş...
Meğer, sınavı geçmek için yanıltıcı soru ve cevapları iyi bilmek elzemmiş...
Meğer bir hidayet için bazen iki dünyanın bir araya gelmesi elzemmiş...
Meğer, hikayelerin tamamlanması için kalplerin yarılması elzemmiş...
Meğer, bir düşten ayılmak için, uyanmak ve ayağa kalkmak elzemmiş...