Eğitim ve öğretim toplumun her kesimini ilgilendiren ve ziyadesiyle ehemmiyet arzeden bir konudur. İlim ve irfan toplumları ayakta tutan temellerden biridir.
Bugün Sinop İl Milli Eğitim Müdürü Osman Cebeci Bey Efendiyi ziyaret ederek, kendisine yeni görev yerinde hayırlı olsun dileklerinde bulundum. Hizmet anlayışı,
eğitimde üstlendiği vizyonu, bu anlamda edindiği gerçek bir misyonunun olduğunu gördüm. Oldukca heyecanlı ve şevkli olması Sinop Eğitim camiamız adına cok sevındırıcı
bir durumdur. İnanıyorum ki, çalışmalarında gayretle muvaffak olacağı kanaatindeyim.
Çoğu zaman toplum içinde eğitimin nasıl olması gerektiği ile ilgili fikirlerimizi beyan ederiz. Lakin bu mevzuda düşünceleri ne tür eyleme dönüştürdüğümüzdür,
mühim olan. Elbette bu işin ehli olan, halihazırda bu anlamda hizmetler veren kimselerin bakış açısı, azmi ve şevki oldukca önemlidir. Bu kimseler eğitimin nabzıdır.
Bulundukları toplumun eğitim noktasındaki ihtiyacına ittibaen gözlem ve analizde bulunarak eğitim çalışmaları yürütmesi ve bu anlamda geniş kapsamlı çalışmalar yürütmesi
her türlü takdirin üstündedir.Beşikten başlayan eğitim mezara kadar devam eder, bu da eğitimin bitmediğini ve daimi bir ihtiyaç olduğunu gösterir.
Okumak-gözlemlemek-analiz etmek-deneyimlemek bu ihtiyacı 100%100 karşılamaktadır.Eski bir deyimle ifade etmem gerekirse; İlm-ül yakin-Ayn-ül Yakin-Hakk-al Yakin
sıralamanın temelindeki hazine kişiye bulunmaz sermayedir.Anlaşıldığı nokta da şayet; kişilere çok daha katkı sağlayacağı kanaatindeyim. Bundan ötürü, bakış açımızda;
hayatta hepimizin hala tamamlanamamıs yanlarımızın olduğunu, eğitimimizin bitmediğini ve bilmeye muhtaç oldugumuzu görmek elzem gelir. Eğitim-Eğitimci-Öğrenci ücgeni
bu sıralamanın en önemli esasatıdır. Eğitim eğitmeni eğitmişse, öğrenci de bu noktada şekil bulacaktır.Amma velakin sistem eğitmeni eğitememişse öğrenciden çokta
mucizevi hikmet beklememek lazım gelir.Eğitimin; ferasetten gözleri ve akil olan bir aklı, ilim ve irfandan teşekkül bir duruşu, eğitimcinin; şefkatten vücut bulmuş
kalbi, salahiyetten teşekkül asil bir ruhu olmalıyken, saygıya namzet bir öğrenci ise; bir harfin karşında kırk yıl köle olmanın minnetini yaşama biçimi önemlidir.
Ki nesillerimiz de bu üçgen doğrultusunda mana kazanacaktır. Aksi takdirde durum vahimdir. Eğitimcinin mesuliyeti oldukca büyüktür. Ne vakit eğitim üzerine mevzu
açılsa ve eğitimci arkadaslarımla bu mevzu bahis konuda uzun uzun muhavere eylediğimde, onlara bazen; Şeyh Edebali'nin Osman Bey'e olan tarihi nasihatinden bir
kısmını muhakkak anlatarak beraber tebessüm ederiz.
''Oğul! Güçlü,kuvvetli, akıllı ve kelamlısın.
Ama bunları nerede ve nasıl kullanacağını bilmezsen sabah rüzgarlarında savrulur gidersin...
Öfken ve nefsin bir olup aklını mağlup eder.
Bunun için daima sabırlı, sebatkar ve iradene sahip olasın!..
Sabır çok önemlidir.
Bir bey sabretmesini bilmelidir.
Vaktinden önce çiçek açmaz.
Ham armut yenmez; yense bile bağrında kalır.
Bilgisiz kılıç da tıpkı ham armut gibidir.
Milletin, kendi irfanın içinde yaşasın.
Ona sırt çevirme.
Her zaman duy varlığını.
Toplumu yöneten de, diri tutan da bu irfandır.
İnsanlar vardır, şafak vaktinde doğar, akşam ezanında ölürler.
Dünya, senin gözlerinin gördüğü gibi büyük değildir.
Bütün fethedilmemiş gizlilikler, bilinmeyenler,ancak senin fazilet ve adaletinle gün ışığına çıkacaktır.''
İşte hakikat o ki eğitimci gerçek bir sarrafçıdır, elmasları yontar ve topluma kazandırarak kaliteyi arttırır.
Gerçek bir kuyumcu değilse elması yontamadığı gibi param parça eder. Kuyumcunun görevi o elmasları bu topluma işlemektir.
Mesleğinin amacı sadece ve sadece derdi maişet değildir, ve olmamalıdır da... Bu bakış açısındaki çok öğretmenın eğitim hayatında ne kadar başarılı olduğuna bizzat
şahit olmaktayım. Velhasılı kelam konuyu tadında bırakıp, müdürümüzün yeni görev yerinin kendisine ve eğitim camiasına hayırlar getirmesini diliyorum...