1877 Osmanlı Rus savaşından sonra, Çarlık Rusya’sı başta olmak üzere Fransa ve İngiltere’nin öncülüğünde dünyanın en büyük sömürgeci devletleri, Türk devletine karşı sudan sebeplerle isyan ve zorlama politikalarını benimsemişlerdi. Osmanlı yönetimi altında olan azınlıkları harekete geçirerek, Müslüman vatandaşlara karşı cinayet ırza geçme, kundaklama gibi terorist eylemlere başlamışlar. Amaçları misilleme için halkı kışkırtmaktı. Devlete karşı başlatmış oldukları isyan ve terörist eylemlerine neden olarak da sebepsiz baskı ve fanatizmi ileri sürüyorlardı. Nihai amaçları, büyük emperyalist güçlerin müdahalesini sağlayarak adım adım büyük Ermenistan’ın doğmasına önderlik etmekti
Savundukları tezlerinin birçoğu politik iddialardan ibaretti. Gerçekte ise onlar diğer unsurlara nazaran çok geniş haklara sahiptiler. Onlara milli çerçeve içinde kültürel, dini ve ırksal bireyselliklerini geliştirme özgürlüğü verilmiştir.
Onlara bürokraside, özellikle dış işlerinde, dış ticaret alanında önemli görevler verilmiş, Osmanlı ordusunda paşalığa kadar yükseltilmişler, bankacılık alanında mesafe kat etmişler, 1702 tarihinden itibaren hazinenin başında hep onlar olmuştu.
Onların tek haklı yanları, ülkede iyi gitmeyen işler, devlet yönetimindeki zaaflar ve hatalardı. Türkler de dahil olmak üzere ülkede yaşayan bütün halk bu duruma katlanıyordu. Halbuki Ermeniler onlara sağlanan haklar sayesinde, Müslüman olmayan diğer unsurlar üzerinde maddi ve politik üstünlük sağlamışlardı.
Geleceklerinden emin olmaları gerekirken barışı ve huzuru bozmak adına ellerin geleni yaptılar. Onların dillendirdikleri kutsal idealleri gerçek anlamda ahlaksızlıktan başka bir şey değildi. Bu topraklarda bağımsız bir Ermenistan kurulabilmesi için Osmanlı Devleti’nin parçalanması ve enkazı üzerinde sün’i, ucube bir yaratık olacaktı.
Doğu Anadolu; etnolojik tarihi, duygusal yönü, dili açısından Türkiye’nin organik bir parçasıydı. Doğu Anadolu’da Ermeni devletini kurma isteği giderek daha büyük politik cinayetlerin işlenmesine neden olmuştur.
Ermeni’lerin temel ve kasıtlı siyaseti, tedhiş hareketlerine karşı misilleme yapılmasını, Ermeni kanının dökülmesini ve hile ile emperyalist devletleri Ermeni sorununa karıştırmaktı. Özellikle de emperyalist batılı devletler de bu işe dünden hazır ve nazırdı.
Avrupa’nın müdahalesini sağlamak için Adana meselesi ortaya atılmıştı. Düşmanlıkları had safhaya çıkartmışlar. Osmanlı Devleti’ni zor duruma düşürmek için ellerinden gelenin azamisini yapmışlar. Balkanlardaki Türk’lere ve Müslüman’lara, Bulgar, Rum, Sırp çeteleriyle birlikte sayısız katliamlarda bulunmuş, vahşet derecesinde cinayetler işlemişlerdi.
1877 Osmanlı Rus savaşında Rus’larla birlikte Türk’lere karşı savaşmışlar, Rus’ların işgal ettiği yerlerde köy kent, şehir gözetmeksizin sayısız katliamlarda bulunmuşlar. 1880 meşhur Erzurum katliamını gerçekleştirmişler. Hatta gemi azıya alan azgın Ermeni terör örgütü militanları devrin Osmanlı Padişahına 1908 yılında suikast girişiminde bulunacak kadar işi ileri götürmüşlerdi. Bütün bu yapılanlara rağmen Babıali üstün bir sabırla uzlaşma yollarını aramış, devlet olma geleneğini devam ettirmişti. Ermenilerin oturdukları illerde onlara özel yararlar sağlayan bir projeyi özenle hazırlamış ve uygulamaya koymuştur. Fakat Ermeniler bu projeye karşı teşekkür edecekleri yerde Osmanlı Devletinin hükümranlık hakkından yoksun bırakacak projeleri Avrupa’dan ithal etmişlerdi.
Birinci Dünya Savaşı’nın çıkması onlar için büyük bir fırsattı. Düşmanlıklarını en üst seviyeye çıkarttılar. Alenen silahlı terör grupları oluşturarak yığınlar halinde katliamlar yaptılar. Müslüman halka ölüm saçtılar. Mallarını yağmaladılar, ırzlarına geçtiler, geçtikleri her yeri yakıp yıktılar, çoluk çocuk, kadın kız, genç ihtiyar ayırımı yapmadan diri diri cayır cayır yaktılar. Yaptıkları vahşice iğrenç katliamlarla kendilerini ödüllendirdiler. İşin en iğrenç tarafı, bu esnada vatandaşı oldukları ülkenin bahtsız insanları ülkenin her yanında açılmış olan cephelerde ölüm kalım savaşı vermekteydi. İşte böyle bir zamanda kendi vatandaşları tarafından kahpece arkadan hançerleniyorlardı.
Had hudut tanımayan bu vahşice katliamlar bardağı taşıran son damla olmuş, Osmanlı Devleti’nin de sabrını zorlamıştı. Nihayetinde 1915 Ermeni’lerin tehcir hadisesi gerçekleşmişti.
Tehcir olayı gerçekleşmeden vahşetin boyutları o kadar çirkinleşmişti ki, Avrupa halkları bu vahşice işlenen katliamı bir tiyatro sahnesinde seyretmiş olsalardı bile dayanamayacak boyuttaydı. İşin özü buydu. Türk’lerin Ermeni’lere karşı istemeyerek yapmak mecburiyetinde bırakıldıkları bu özel günah yüzünden soykırımla itham etmek, mahkum etmeye çalışmak adaletsizliğin ta kendisidir. Bu nedenledir ki, yapılmaya çalışılanlar son derece de haksızlık ve izansızlıktır.
Türk halkı bütün suçlamalara boyun eğmiştir. Fakat Ermeni halkı kendi yaptıkları katliamlardan dolayı ne acı çekmiş, ne de utanç duymuş, bütün sorumluluklarını inkar etmiştir.
Ermeni’ler, insanlık ve Türk milletine karşı işledikleri cürümlerin tek sorumlusudur. Sonucun böyle olmasında sorumluluk ise Ermeni terör komitelerindedir. Türkiye üzerine kara bulutları ve talihsizliği getiren bu komitelerdir. Çünkü yaptıkları haince eylemler kahredicidir.
Halbuki onlar ayrılıkçı terör eylemlerine başvurmasaydılar, sadakat yolunu bırakıp, şeytanlık yoluna sapmasaydılar, bin yıldır bir arada huzur içerisinde yaşayan iki toplumu ayırmaya kalkmasaydılar, karşılıklı var olan dostluklar devam edip gidecekti.
Yağma, kundakçılık, sayısız katliamlar bu uğursuz sonun başlangıcı ve müsebbibi olmuştur. Gerçek şudur ki, katledilenler günahsız, masum Türk’lerdir. Bu vahşice ve sonu gelmez katliamlar neticesinde sabrı taşan Türk’ler de Ermeni’leri öldürmüştür. Bu bir nefsi ve vatanı müdafadır.
Huylu huyundan vazgeçmemiştir,1980-1984 yılları arası aynı terör örgütlerinin devamı ve mirasçısı durumunda olan ASALA kanlı terör örgütü Türkiye’nin dışişleri görevlilerine karşı suikast ve öldürme eylemlerine devam etmiş. Bu haince saldırılar sonucunda birçok Türk diplomatı şehit edilmiştir.
Yine 1990 yılı içerisinde Azerbeycan toprağı Nahcevan’a bağlı Hocalı’da silahsız ve günahsız insanlara karşı katliam düzenlenmiş, dünyanın gözü önünde yüzlerce insan kadın kız, yaşlı sabi gözetilmeksizin katledilmiştir.
Son olarak Dünya milletlerinin, eğer varsa vijdanlarının sesine uyarak adil olmalarını umuyor ve bekliyoruz. İstediğimiz sadece adaletin tecellisidir. Bu gün olmasa bile, muhakkak bir gün gerçekleşecektir.
Türk milleti sanık sandalyesinden inerek gerçek suçlular oturtulacaktır.
- - - - -