"Kalabalık Yalnızlık", Türk Dil Kurumu (TDK) tarafından yapılan bir tür halk oylaması sonucunda 2024 yılının kelimesi/kavramı olarak seçildi.  

TDK ve Ankara Üniversitesi iş birliği ile yapılan ve 1 milyon kişinin katıldığı oylamada yılın kelimesi olarak belirlenen "kalabalık yalnızlık" nedir? 

"Kişilerin internette ya da gerçek hayatta sosyalleşmelerine rağmen iç dünyalarında yalnızlık hissetmesine "kalabalık yalnızlık" denir."

Günümüzde, teknoloji ve bireyselleşmenin yükselişi ile birlikte yalnızlık kavramı, toplumun her kesiminde kendini hissettirmeye başladı. 

İnsanlar, her gün on binlerce insanın arasında yaşayabilirken, derin bir yalnızlık hissi yaşıyor. 

Bu durum, sosyal ilişkilerin değişimi, iletişim biçimlerindeki dönüşüm ve dijitalleşmenin getirdiği yeni dinamiklerle daha da karmaşık hâle geliyor. 

Bireyselleşme, son yüzyılın en belirgin toplumsal eğilimlerinden biri. 

Toplumlar, geleneksel dayanışma ve kamusal alanlarla olan bağlarını giderek güçlendirse de, bireyler daha bağımsız bir yaşam sürmeye başladılar. Bu da, insanların kendi ihtiyaçlarına ve hedeflerine odaklanmalarını sağladı, sosyal bağların zayıflamasına yol açtı. 

İnsanın doğası gereği sosyal bir varlık olduğunu göz önünde bulundurursak, bu yalnızlık hâlinin ne kadar yıkıcı olabileceğini anlamak zor değil.

Sanal arkadaşlıklar, 21. yüzyılın yeni normlarından biri hâline geldi. 

Sosyal medya platformları, insanlar arasındaki bağlantıyı artırma iddiasıyla ortaya çıkmış olsa da, çoğu zaman yüzeysel ilişkilerin ötesine geçemiyor. 

"Beğen", "Takip Et", "Paylaş" ve "Mesaj Gönder" gibi online etkileşimler, gerçek bir dostluğun yerini tutamıyor. 

İnsanlar, ekran karşısında birbirleriyle iletişim kurarken, aynı zamanda gerçek duygularını ifâde etmekte zorlanıyorlar. 

Yüz yüze yapılan etkileşimlerin yerini, sanal dünyanın sunduğu hızlı ama geçici ilişkiler alıyor.

Yalnızlık, sâdece bireyler için değil, toplumlar için de ciddi sonuçlar doğuruyor. 

Araştırmalar, yalnız kişilerde depresyon, anksiyete ve fiziksel sağlık sorunlarının daha yaygın olduğunu göstermekte. 

Yalnızlık, kişinin genel yaşam kalitesini düşürmekle kalmıyor, aynı zamanda iş verimliliğini, yaratıcılığı ve sosyal uyumu da etkiliyor. 

Çalışmalar, sosyal bağları zayıf olan bireylerin zihinsel sağlıklarının daha fazla olumsuz etkilendiğini ortaya koyuyor.

Bu sorunun üstesinden gelmek için hem bireylere hem de topluma düşen önemli görevler var: 

Öncelikle bireyler, çevreleriyle daha anlamlı ve derin ilişkiler kurmaya çalışmalı. Gerçek sohbetlere, etkinliklere katılmaya ve topluluk oluşturmaya yönelik çabalar, yalnızlık hissini azaltabilir. Ayrıca, teknoloji kullanımını da gözden geçirmek gerekiyor. 

Sosyal medyada geçirilen süreyi azaltmak, yüz yüze etkileşimleri artırarak yalnızlık hissini bertaraf edebilir.

Toplum olarak da, yalnızlıkla mücâdele etmek için ortak projeler geliştirmek önemlidir. 

Yerel etkinlikler, gönüllü çalışmalar ve sosyal gruplar, bireylerin bir araya gelmesini sağlayarak sosyal yalıtımı azaltabilir.

Sonuç olarak, 21. yüzyılda yalnızlık bir sorun hâline gelirken, bunun üstesinden gelmek için hepimize düşen görevler var. 

Kalabalıklar içinde kaybolmuş hissettiğimizde, somut adımlar atarak yeniden bağlantı kurabiliriz. 

Hem bireysel hem de toplumsal düzeyde atılacak adımlar, yalnızlık hissini hafifletecek ve insanları yeniden bir araya getirmenin yollarını açacaktır. 

Kalabalıkların ortasında yaşadığımız yalnızlığı sona erdirmek, elbette sözcüklerden daha fazlasını gerektiriyor; samimi bir çaba ve dayanışma rûhu ile mümkün olacaktır.