"Bir başka hüzün taşır

Bu şehrin geceleri
Hep seni hatırlatır
Bu şehrin geceleri..."

Çok özel şarkılarıyla sevenlerin hislerine tercüman olan arabeskin kralı, usta sanatçı Ferdi Tayfur'un sesinden hâlâ dinlemeye devam ettiğimiz şarkının adıdır "Bu Şehrin Geceleri".

Arabesk parçalarda uzun sürse de acı hayatımızın geceleri, aksine kısadır. 

Demem o ki; şehirlerde günler uzun, geceler ise sanıldığından kısadır. 

Her sabah, yorgun bedenler bir gün önceki telaşın izlerini silmeye çalışarak uyanır. 

İşe gidişin telaşı, trafik ve kalabalıkla boğuşmak, akşam olup eve dönme hayali... 

Büyük, küçük her şehrin içinde, yorgun bedenlerin sığındığı bir köşe vardır: Mahalle kahvehaneleri.

Mahalle kahvehaneleri, şehrin koşuşturmacasında bir vaha gibidirler. 

Sabahın erken saatlerinden itibaren kapılarını açarlar ve mahalle sakinlerini karşılarlar. 

Mahalle kahvehanelerinde, her biri yorgunluğu unutturacak ince belli bir bardak sıcak çayın, ya da bir fincan kahvenin kokusu dolaşır. 

Masalarda oturanlar, günlük gazete sayfalarını karıştırırken, çay bardaklarından bir yudum alırlar ve anın tadını çıkarırlar.

Kahvehanelerin müdavimleri bellidir. Her sabah aynı saatte gelen yaşlı amcalar, aynı masalarda buluşurlar. Elleriyle işaret ederek birbirlerine günlük haberleri anlatır, eski günlerin anılarını paylaşırlar. Onların sohbeti, şehrin gürültüsüne inat, huzur doludur. Yorgun bedenler, bu sohbetlerin içinde dinlenir, ruh bulur.

Gençler için de kahvehane, bir mola yeridir. İşten ya da okuldan çıkıp kahvehaneye uğrayanlar, günlük streslerini bir fincan kahve eşliğinde atarlar. Arkadaşlarıyla buluşup sohbet ederler, bir süreliğine de olsa şehir hayatının hızını unuturlar. 

Çay bardaklarında şekerler karıştırılken kaşıkların tınısı, sohbetlerin sıcaklığına eşlik eder.

Kahvehanenin köşesinde duran eski radyo, hafif bir müzik çalar. Bu müzik, mekânın ruhunu besler, yorgun bedenlere huzur verir. 

Radyo, kimi zaman geçmişten bir şarkı çalar ve insanlar anılarında kaybolur. 

Herkesin bir anısı, bir hikâyesi vardır bu şarkılarla; bir zamanlar gençliklerinin geçtiği sokaklarda dolaşır, eski sevdalarını hatırlarlar.

Mahalle kahvehaneleri, sadece bir dinlenme mekânı değil, aynı zamanda bir sosyal merkezdirler. 

Burada insanlar, şehrin karmaşasında kaybolmadan önce birbirleriyle bağ kurar, dayanışma içinde olurlar. 

Bir bardak çayın etrafında dönen sohbetler, toplumsal dokuyu güçlendirir. İhtiyaç olduğunda bir el uzanır, bir omuz bulunur.

Akşam çöktüğünde, kahvehaneler yine dolup taşar. 

Günün yorgunluğunu üzerinden atmak isteyenler, son bir mola vermek için buraya gelirler. 

İşçiler, memurlar, öğrenciler; hepsi aynı masalarda bir araya gelirler. 

Her biri farklı bir hikâyeye sahip olsa da, kahvehaneler onların ortak noktasıdır. 

Yorgun bedenler, kahvehanelerde yenilenir ve ertesi güne hazırlanır.

Mahalle kahvehaneleri, yorgun bedenlerin sığınağıdır. 

Şehrin yorucu temposunda, bu küçük mekânlar, insanlara bir nefes alma fırsatı sunar. 

Her bir bardak çay, yahut bir fincan kahve, her bir dost sohbeti, bedenlere ve ruhlara enerji verir. 

Şehrin karmaşası ne kadar büyük olursa olsun, mahalle kahvehaneleri her zaman birer huzur limanı olarak kalacaktır.