Son günlerde TRT'nin dijital platformu Tabii’de yayınlanan ve büyük ilgi gören "Gassal", kara mizahın yanı sıra dramı işleyerek sosyal ve ekonomik meselelere dokunan yapısıyla dikkat çekiyor.
Kısa sürede milyonlarca izleyiciye ulaşması, hem hikâyesinin etkileyiciliği hem de izleyicinin bu tür içeriklere olan açlığını ortaya koyuyor.
Böylesine güçlü bir yapımın taşıdığı sorumluluk da bir o kadar büyük.
Bu yazıda Gassal'ın hem güçlü yanlarını hem de eleştiriye açık taraflarını irdelemek istiyorum.
Dizide bir gassal olarak ölümle iç içe yaşayan Baki karakteri, "Ölünce beni kim yıkayacak?" sorusunun peşine düşüyor. Dizinin ilk bölümünde ölümle burun buruna gelen Baki, bu sorunun ardından hayatını yeniden şekillendiriyor.
Ölümün normalleştiği bir ortamda hayatın değerine vurgu yapan dizide mizahi unsurlar da yoğunlukta. Hatta dizideki bu mizahi sahneler, sosyal medya platformlarının akışlarında çoktan yerini buldu.
Gassal, toplumsal meseleleri işlerken kara mizahı bir anlatım aracı olarak kullanıyor. Bu, izleyiciyi etkileyen güçlü bir tercih. Ancak, bazı sahnelerde mizahın dramatik yoğunluğu azalttığı ve mesajın derinliğini zayıflattığı görülüyor.
Kara mizah, dozunda kullanıldığında etkili bir eleştiri aracı olabilir; fakat dramatik ağırlığın gerektiği yerlerde bu unsur fazla kaçmış. İzleyiciyi düşündürmek yerine sadece güldürmek riski taşıyor.
Dizinin ekonomik sıkıntılar ve sosyal tabakalaşma gibi konuları ele alması takdire şayan. Ancak, bu meselelerin sadece yüzeysel bir şekilde işlendiği ve derinlemesine bir analiz sunulmadığı hissediliyor.
Örneğin, yoksulluk ve sınıfsal çatışmalar gibi konular, karakterlerin bireysel hikâyeleri üzerinden anlatılıyor; ama sistemsel eleştiri yeterince vurgulanmıyor. Bu, izleyicilerin durumun kökenine inmesini zorlaştırıyor ve meseleyi yalnızca bireysel trajedilerle sınırlı bir algıya hapsediyor.
Dizi, cenaze yıkayıcısı/gassal gibi toplumda önemli ama genelde göz ardı edilen bir mesleği odağına alarak dikkat çekici bir hikâye sunuyor. Ölüm ve yoksulluk temalarının çok ağır bir şekilde işlendiği sahneler, bazı izleyiciler için yorucu bir deneyime dönüşebilir.
Bu tür yapımlar, izleyiciye mesajını verirken bir denge kurmalı. Hem düşündürmeli hem de bir umut ışığı sunmalı. Gassal, ne yazık ki bu dengeyi zaman zaman kaybediyor ve izleyiciyi derin bir karamsarlık içinde bırakıyor.
Milyonlarca kişi tarafından izlenmek, bir yapımın yalnızca sanatsal değerini değil, toplumsal etkisini de artırır.
Gassal, izleyici kitlesine ulaştıkça toplumun çeşitli kesimlerinden farklı yorumlarla karşılaşacaktır. Bu, yapımın daha dikkatli bir içerik planlaması gerektirdiğini gösteriyor.
Özellikle genç izleyicilere yönelik etkisi düşünülerek, hikâyenin yalnızca eleştirel değil, çözüm odaklı bir perspektif sunması beklenir.
Sonuç olarak, Gassal, cesur anlatımı ve dikkat çekici temasıyla takdir edilecek bir yapım.
Yayınlandığı ilk günden itibaren sosyal medyada gündem olan dizinin ilk bölümü, Tabii’nin resmi YouTube kanalında 4 milyona yakın görüntüleme almış. Dizinin "İçim Yanar" adlı müzik klibi ise 7 günde 3,5 milyona yakın izlenme sayısına ulaşmış. Bu da dizinin başarılı olduğunun ve izleyici tarafından beğenildiğinin göstergesi.
Küçük bir tavsiyede bulunmadan geçmek istemiyorum: Bu ve buna benzer yapımlarda toplumsal sorunları derinlemesine ele alırken daha dikkatli bir denge kurulmalı ve karamsarlığa saplanmak yerine umut ve çözüm perspektifi sunma hedeflenmelidir.
TRT Tabii’nin bu tür projelere yatırım yapması umut verici, ancak yapımların sadece popülerlik değil, toplumsal fayda açısından da değerlendirilmesi gerektiği unutulmamalıdır.
Gassal, bizi toplumun karanlık yüzüyle yüzleştiriyor. Peki, bu yüzleşmeden sonra ne yapacağız? Asıl mesele bu sorunun cevabında yatıyor.