Bugünlerde her yerde insanlığın iftihar tablosu konuşuluyor. Onun kokusu dört yanımızı sarmış gibi. Gazetelerde O, dergilerde O, konferanslarda O, evlerde O, gönüllerimizde O.
   

Efendimiz (s.a.v) insanlık semasına doğmuş bir Güneş, bütün dünyaya ışıklarını saçmış ve kıyamete kadarda saçmaya devam edecektir, zaman dilimi içersinde bütün çağları aydınlatacak ve insanların problemlerine çare sunacak bir hayat yaşamıştır.
   

O,  Hz. Adem’le başlayan Allah’ın yegane dini İslam’ın üzerine konan tozu toprağı silmiş, bundan on dört  asır evvel O’nu kendine has saflığı ile yeniden ortaya çıkarmış ve insanlığa takdim etmiştir.
   

Hz. Muhammed (s.a.v) reformcular gibi sadece hayatın bir yönüne ait meseleleri ıslah etme, deforme olmuş şeyleri reforma tabi tutma gibi bir misyonla ortaya çıkmamış. O bir insanın yatıp kalkmasından uyumasına, hangi tarafı üzerine yatacağına, inandıklarına nasıl inanması gerektiğine, ahlaka …hasılı hayatın her yönüne dair düzenlemeler getirmiştir.Bu düzenlemeler neticesinde de bütün insanlığa örnek bir toplum yetiştirmiştir.Efendimizin mektebinde yetişen Sahabe-i Kİram öyle bir hayat yaşamışlardır ki onların hayatlarını öğrendiğimiz zaman gıptayla birlikte hayretler içerisinde kalıyoruz.
   

O güllerin efendisi onun geçtiği her sokak gül kokardı. O dil, din, ırk ayrımı yapmazdı. Sabırlıydı. İlk başta dışlandı, ezildi, İslam dedi kınandı, Müslümanlık dedi alay edildi, Allah dedi taşlandı ama yinede sabretti. O’na zülüm edildi O zulmetmedi. Ona kötülük edildi O hiçbir zaman kötülükle karşılık vermedi. O hep sabretti, merhamet etti, onlar için dua etti.
   

Allah Resul’ü (s.a.v) otururken kalkarken daima Allah’ı anardı. Oturmak başkasına kendisinden daha çok iltifatta bulunduğu endişesine kapılmazdı. Her hangi bir ihtiyacı için birlikte oturduğu veya ayakta dikildiği kimse kendinden ayrılmadıkça onu bırakıp gitmezdi. İhtiyacını iletenlerin ya ihtiyaçlarını kabul edip yerine getirir, yahut tatlı sözlerle yol gösterirdi. Müsamahasına ve güzel huylarına güvenen halk ona sığınmıştı, onların babası olmuştu. Herkes hak konusunda huzurunda eşitti. Meclisi sükunet haya sabır meclisiydi. O’nun bulunduğu yerde sesler yükseltilmez kimsenin şerefiyle oynanmaz kimsenin ayıbından söz edilmez. Halk eşitti, aralarında üstünlük takva ile idi. Ashabı alçak gönüllü idi, yaşlıya hürmet, küçüğe sevgi gösterirlerdi. İhtiyaç sahiplerini nefislerine tercih eder, yabancıyı kimsesizi korurlardı.
   

Nebi(sav) daima güler yüzlü, iyi ve yumuşak huyluydu. Kaba ve katı yürekli değildi. Bağırıp çağırmaz, kötü laf etmez, başkalarını ayıplamazdı. Hoşlanmadığı şeyleri görmezden gelirdi. Ondan bir şey uman meyus olmaz, hayal kırklığına uğramazdı. Nefsini üç şeyden men etmişti. Münakaşa, mübalağa ve gereksiz konuşmalardan. Kimseyi ayıplamaz, başkalarının kusurlarını araştırmaz, sevap ümit ettiği mevzuların dışında konuşmazdı. Ashabının güldüğüne güler, hayret ettiğinde de hayret ederdi. Yabancı birisinin kendisine konuşmasında ve isteklerinde kaba davrandığına sabır gösterirdi. Haktan sapmadıkça konuşanın sözünü kesmezdi. Övgüde aşırılığa kaçmayanların metihlerini kabul ederdi. Konuşan kişi haktan saptığında ya sözünü keser,  yahut kalkıp giderdi. Hiçbir şey O’nu öfkelendiremez ve korkutamazdı. Dört hususta ihtiyatlı davranmayı zatında toplamıştı. Kendisine uyulması için en güzeli almak, vazgeçilmesi için kötüyü bırakmak, ümmetinin menfaatine olan hususlarda görüşünü bildirmek, dünya ahretle ilgili ümmeti ile ilgili mevzularda onlar lehine hareket etmek.
   

İlim ve tekniğin olabildiğince geliştiği çağımızda düşünce boyutumuzun gelişmesi için Peygamber Efendimizin hayatını daha iyi öğrenme ihtiyacını ortaya çıkartmıştır. Zira O, yalınız asrına değil, asırlara ışık tutan Kur’an-ı Kerim’i insanlığa sunmuş ve O’nu açıklamak üzere Peygamber olarak gönderilmişti.
   

Kur’an-ı anlamak isteyenler O’nun hayatını ve ahlakını öğrenmek zorundadır. O’nun hayatında şaibe aramak Güneş’te leke aramaya benzer.O’nun hayatı Kur’an-ı Kerim’den akseder. O’nun ahlakı Kur’an ahlakıdır.   






- - - - - -