Dirseklerim masamda, ellerim yüzümü kapamış derinlerdeyim|
Yüreğimde kızıl kıyamet kopan yakarışlar|
Ne yamandır nefesimi kesen,kulağıma çalınan bu uğultu zemheri ayazlar|
Kırık camların keskin uçları batıyor soluma soluma acıtırlar|
Yine de iç'imdeki şiddetli kışın ortasında barındırdığım yaz|ıma sım-sıkı sarılıyorum|
Ara ara önümde bulunanlara nazar ı itibar eyliyorum |
Kağıdım kalemim masamı aydınlatmaya kâfi ışığım |
Hemen yanı başında dağ esintisini odama taşıyan ada çayım |
Biraz ilerisinde küçük bakır satırda yanan tarçın çıtırtısı, beni cezbeden hoş kokusunda huzur yolculuğuna çıkıyorum|
Büyülenen zerrelerimde adeta kayboluyorum|
Gözüme ilişen ateşin yukarıya doğru itinayla raks etmesini izliyorum|
Şöyle bi odama bakıyorumda, heyhat!
Yerlerde yığınla buruşuk kağıt parçalarında tamamlanamayan kelimeler,noktaya ulaşamayan cümleler,ertelenmiş mutluluklar,yaşanması arzulanan duygular kol geziyor...
Sonra notlarımı kurcalıyorum, Eyvah!
Üzerini karaladığım yarım kalan şiirler |
Tıp kı, üzerini karalayıp gitmek isteyipte bir türlü gidemediklerim gibi|
Bir coşkudur duygularımda bülend|
Bir yakarışın anlatılmasıydı Allah'a nusret|
Bir de tacını tahtını terkedip şiir olmaktı nedret|
Geceye benzeyen siyahlık çökmüş çöl kumlarına kum denizlerinde yok olup gitsin diye bırakılan
Kalb-i nâ-şâd'ın şahitliği vardı elbet|
Belki gönüller arasına konulan binlerce kilometrenin ve ulaşılmaz mesafelerin söyleyeceği hüzün dolu hikayesi vardı efrat |
Kurusun diye göz pınarlarına döşenen taşların da bir dili vardı, şâhid |
Şairliğe kalkışmadım, amma velakin; âyine-i ruh'umdan yansıyan,nakkaş nakkaş inşaa olunmuş kelamların şiir gibi doğrulup kalkışı vardı vücud|
Nihayi aşamaya gelemeyen idrak mı allak bullak
Bir çıkmaz sokağın ardında dar geçitlerde masumane suç işlemek |
Soğuk sokak duvarlarına isyankâr bir anarşist gibi yazıp kaçmak |
'DERHAL BANA BENİ GETİR GERİ'
zira güçtür buralardan çekip gitmek|
Kısaca nereye bakarsam bakayım|
Nereye gidersem gideyim|
Yolun sonunda, günün sonunda, alıp verdiğim her nefesin sonunda yine letaifimdeki hakikatle karşılaşıyorum|
'Kalem hakkı' için ne saklanan sır ne de
gizem |
Ne var ne yok ortalığa saçılmış esrar sandığındaki mahremi bilinmezlikler|
Hayaliyle yoruldu sevgiliyi yansıtan tüm aynalar|
Öyleyse, karalanan yazgılar | dökülüp kuruyan mürekkepler| Hakikatlere secde eden sebepler |
Varsa sonsuz kaçış yolları gitsinler |
Ve grileşmiş anılar|
Ruhumuzu zenginleştiren asil ânılar |
Bi ömür dost ya da bir ömür düşmanlar |
Dost hatırlandıkca güzel de, düşman tahattur edince ruhunu buruş buruş edip tarumar eder| Zaman denen tünel beşeri,olayları,hayatları içinde kaybedip yutsa da, yaşananlara hükmetmeye kudreti yetmiyor|
Bırakılmış izlere muktedir olmaktan âciz|
Doğru ya ruha yüklenen ağırlıktan zamanın suçu ney ki ona şifa olmaya kalkışsın|