Bu hafta köşemizde sizlerle çok güzel şeylerden bahsetmek niyetindeydim. Milletimizin üzerindeki kara bulutlar dağılacak, barış ve sükünet hakim olacak, kimsenin canı yanmayacak, kan ve göz yaşı artık hiç akmayacak, hep güzellikler olacak demeyi çok arzu ederdim,
   

Fakat son günlerde Ülkemizin bağrından yükselen kan ve barut kokusu buna mani oldu. Yine eli kanlı hainler, mankürtleşen köleler milletimizin yüreğine hançer sapladı. Ocaklar söndü, gönüller dağlandı, analar ağladı, sabi ve günahsızlar toprak oldu, masumlar anne karnında katledildi. Nice yiğitler, gencecik fidanlar, gelinlik kızlar kara toprağa düştü. 
   

Milletin tamamını kucaklayacak yeni bir anayasa yapma çalışmalarının başlayacağı ilk gün. Hakkari, Çukurca’dan elim bir baskın haberiyle sarsıldık. Geçmiş zaman içerisinde ne zaman iyi bir adım atılmaya çalışılsa, ne zaman güzel bir girişimde bulunulsa, barışa ve huzura dair güzel şeyler yapılmaya niyet edilse, eli kanlı terör   örgütü ininden başını çıkartıyor, ümitlerimiz üzerine kurşun sıkarak yok etmeye çalıştığı gibi yine vahşi ve canavar yüzünü gösterdi ve aynı şeyi yaptı. Ortalığı kan gölüne çevirdi, yine kesif bir barut kokusu, yine seller gibi gözyaşı.
   

Sorgulamamız gereken birçok konu var şüphesiz. Ne yapmaya çalışılıyor. Hainlerin niyeti ne? Milletimizin sabrını zorlayarak olayları kırsaldan şehir merkezlerine taşımak, halkımızı birbirine düşürerek iç savaş çıkartmak, halk ayaklanması, nihayetinde Arap baharından esinlenerek, dış müdahaleyi temin ederek memleketi bölmek parçalamak.
   

Nasıl oluyor da masum ve sabi varlıklar bu coğrafyada birer canavara, eli kanlı katile dönüşüyor. Eksik olan ne? Neyi yanlış yapıyoruz. Dini bütün olan benim ülkemin insanları nasıl oluyor da Marksist, Leninist, Ateist, Zerdüşt olduklarını ilan eden dinsiz katillerin peşine düşebiliyor, haince emellerine alet oluyor. Bin yıldır bizi bir arada tutan, bizi et ve tırnak gibi birbirine kenetleyen İslam harcına ne oldu. Neden yıllar yılı bizi bir arada tutan bu harçtan korktuk, O’nu öcü ilan ettik.
   

Asırlar var ki Doğu ve Güney Doğu Anadolu’da feodal yapıyı yıkıp milletleşme sürecini gerçekleştiremedik? Neden o bölgenin insanı ben olamadı? Hala bugün kendisini herhangi bir aşirete bağlı aidiyet duygusuyla ifade eder durumda. Devlet olarak aşiret ağalarının sultasına göz yumduk, cehaleti kader saydık, sonunda da pkk ağalarına mahkum ettik.
 

Adına demokratik açılım, barış ve kardeşlik projesi diyelim. Adı ne olursa olsun ne pahasına olursa olsun, bedeli ne olursa olsun insanımız buna hazır. Karşı taraf buna hazır mı? Bizi oyalayarak zaman kazanıp içte ve dışta yığınak mı yaptılar, mevzi mi oluşturdular. Terörizmle mücadelede başarılı olmadan müzakere ederek hedefe ulaşılabilir mi?
   

Bu ve bunun gibi yüzlerce soruya cevap bulmadan bu işin çözümünün çok zor olacağı kanaatindeyim.
   

Şehitlerimize Allah’tan rahmet, geride bıraktıkları aileleri başta olmak üzere milletimize baş sağlığı diliyorum.


Bütün olumsuzluklara rağmen sabrımızı ve ümidimizi kaybetmiyoruz.
 

 “Eşref oğlu al haberi, bahçe biziz gül bizdedir.
   Biz şah-ı merdan kuluyuz, yetmiş iki dil bizdedir.”
                                                                                 Tamaşvarlı Hasan Ağa


    
   

- - - - - -