Yüce Mevla Kitab’ında (Kur’an-ı Kerim’inde) inananlara tebliği (Emr-i bil mağruf nehy-i anil münkeri) emretmiş. İnsanları iyiye, güzele, doğruya yönlendirmeyi, zararlı, yanlış ve kötü işlerden uzaklaştırmayı inananları yükümlü tutmuştur. İnsanları içerisinde yaşadıkları topluma ve bütün insanlığa yaralı ve faydalı insan olmasını isterken, topluma ve insanlığa zararlı insan olmasını yasaklamıştır.
İnsanların huzurlu ve mutlu olmalarını temel amaç olarak kabul eden İslam dini, bunun gerçekleştirilmesi yönünde kurallar vazederken, inananlara yakınlarından başlamak suretiyle, bu uğurda çalışmalarını ve gayret göstermelerini istemiştir. Bunu da tebliğle sınırlandırmıştır.
İnsanları güzele, doğruya yöneltme adına yapılması istenen, bunun adına ister irşat deyin, ister tebliğ deyin. Bu çok önemli ve hassas görev; temsil özelliği olmayan, bilgi birikimi eksik, ehil olmayan insanlar tarafından yerine getirildiği için hiçbir zaman maksadına ulaşamamıştır. Yarım doktor candan, yarım hoca dinden eder özdeyişi gereğince yarım ve yaralı dindarlar topluluğu oluşturmuştur.
Diğer yandan hiç okumayan, hiç araştırma yapmayan bir toplum olduk. Dinimizin ilk emri oku olmasına rağmen okumayan, okumayı sevmeyen bir toplum. Temel meselelerimizi okumadan ve araştırma zahmetine katlanmadan televizyon ekranlarından, kaliteleri, neye ve kime hizmet ettikleri tartışılır bilim adamı tıraşçılarına kulak vererek, birtakım özel sohbetlerde ehil olmayan ağızların içerisine girerek, hep üçüncü ağızlardan dinlemek suretiyle dinimizi öğrenme yolunu seçmişiz. Amayane tabirle hazır lopçu olmuşuz. İşin kaynağına inmek için hiçbir çaba harcamamışız.
Ata yadiğarı bir dine sahip olmakla yetinir olmamızın verdiği rehavetle cehaletimizin farkına varamamış, bilgi eksikliğimizi bilgelik sanmışız.
İrşat ve tebliğ konusunda da, bu işi üstlenenler tarz ve metot hataları yapmışız, mantalite yanlışları, sunuş hatalarını maharet saymışız. Hep korkuya dayalı bir din meydana getirmişiz. Allah’tan korkun. Allah sizin yapmış olduğunuz hatalardan dolayı yığın yığın ateşlerden oluşan Cehennem’inde cayır cayır yakacaktır. Namaz kılmayanlarınızı kızgın saçlardan oluşan namazgahlarda kıldırmak suretiyle etlerinizi pişirmek cezalandırılacaksınız.
Saçının bir telini gösteren kadınların vay haline, saçlarından göğüslerinden çengellere, dillerinden prangalara vurularak cezalandırılacaklar. Cehennem, ateşler, yılanlar, çıyanlar, akrepler, akbabalar, zebaniler, sopalar, falakalar ve dehşet sahneleri. Hayallerimizde geliştirdiğimiz utopyalarla, heyulalarla dolu, korku, şiddet temelli bir din meydana getirdik.
Allah’ın affı ve mağfireti yokmuş gibi. Allah’ın kullarına karşı rahman ve rahim sıfatı yokmuş gibi. Allah kullarına sevgiyle muamele etmeyecek gibi. Cennet’i ve güzellikleri yokmuş gibi.