Her 24 Nisan geldiğinde içimizin titrediğini, hangi Avrupa devletinin parlementosunda, Ermeni’lerin yalan ve hayal iddialarına mesnet oluşturacak soykırım kararı çıkacak diyerek endişelendiğimiz doğrudur.  Bazılarımızın bu yalan ve yanlış propagandaların etkisinde kalarak acaba; ateş olmayan yerden duman tütmez dediğini duyar gibiyim.
   
Her 24 Nisanda temcit pilavı gibi dillerine dolayan devletlerin tarihi sicillerine baktığımız da görüyoruz ki,  kapkaranlık ve berbat. Birazcık kurcalarsanız birçok masum milletin kan ve ahı ellerine bulaşmış.
   
Bu işin tartışıldığı, her 24 Nisanı Türk Milleti’ne ve Türk Devleti’ne karşı elinde koz olarak kullanmaya çalışan ABD ye bakalım. Amerika Kıta’sına ilk gelen batılıların orada bulunan kıtanın asıl sahipleri olan yerlileri, Kızılderilileri, velhasıl milyonlarca insanı koyun boğazlar gibi katletmiş, tamamına yakınını yok etmişlerdir.
   
Kurulalıdan bu tarafa Amerikalıların geçtiği her yerde, Dünya’nın neresi olursa olsun, ölüm, katliam, kan ve gözyaşı, ah vardır. En son Irak örneği ortadadır. Dünya Devletleri eli kolu bağlı, gözleri perdeli bu vahşeti seyretmektedir. Masum ve günahsız insanların, kundaktaki bebelerin boğazlanışını, sabilerin cansız bedenlerini umursamaz ve kanıksamış bir tavırla seyretmektedirler.
   
Ya Fransa’ya ne demeli. Her 24 Nisanda şaha kalkan, Ermeni soykırımı yalanı adına anıtlar yaptıran, hatta soykırım yalanına inanmayanlara ceza-i müeyyide uygulamaya kalkan Fransa son olarak azınlıkları giyimlerine sokakta dahi müdahaleyi kendisine hak telakki etmiş, beğenmediği azınlıkları sınır dışı ederek, geçmişte yaptıklarını gelecekte de yapacağını tescil etmiştir.
   
O’nun tarihi sicili de hiç parlak değil. Akdeniz’e sınır Afrika Ülkeleri de yerli halka yaptığı soykırım ve katliamlar dillere destan., hafızalarda unutulmuş değil. Parlementolarda tartışılmasa da, insanlara unutturulmaya çalışılsa bile tarih unutmuyor, belleğinde saklı tutuyor.
   
Bir gün tarih tozlu raflarından çıkararak Afrika’da yaptıkları katliamların kanının bedelini muhakkak soracaktır. Fas’ta, Tunus’ta, son olarak Cezayir’de yaptıkları soykırımın hesabını soracaktır.
     
Ya Rusya, bu konuda çok mu masumdur? O’nun sicili de diğerleri gibi çok kirli ve çok kabarık. Sitalin dönemindeki toplun katliamları, sürgünleri, Gulag’ları, Kırım Türk’lerinin toplu olarak yerlerinden yurtlarından edilişinin, hasılı soykırıma ve zulme uğrayan çeşitli ırklardan mağdurların, katledilen atmış milyondan fazla insanını hesabını kendi vijdanlarında verebilmiş değillerdir.
   
Alman’lara gelince onların sicili daha beter. İkinci Dünya Harbi yıllarında Yahudi’lere karşı yapmış oldukları soykırımın hesabını ödemeye devam etmektedirler. Çünkü yanlış bir ırka musallat olmuşlardır. Başka bir ırka karşı musallat olsalardı Dünya’nın tepkisi bu şekilde olmayacağı kesindi. Geçmişte ve günümüzde yaşananlar beni haklı kılmaktadır. Keşke ben haksız olaydım da, Dünya Milletleri diğer mazlum ve mağdurlara karşı biraz adil olsaydı.Mazlum ve mağdur milletlerin hesabını zalimlerden sorabilseydi.
   
Ya İspanya; Nerede milyonlarca Müslüman’ın yaşadığı Endülüs İslam Devleti? Nerede Dünya’nın ilim başkenti, milyonlarca cilt eseri bağrında saklayan muhteşem şehir, Dünya’da ilkleri, ilim damlarını, mucitleri yetiştiren Granata şehri yerle bir olmuş, ismi dahi unutulmuş. Bu muhteşem eserler yağmalanmış, yakılmış, Avrupa’nın barbarları tarafından yerle bir edilmiş.
   
Şimdi karşımıza geçip kendi uydurdukları yalanın hamiliğine soyunmuş, el çırpıyorlar. Tarih ve gerçekler kendilerine için için gülmektedir.
   
Biraz mert olun ki, dost kalalım.